Yavuz Sultan Selim'ın kızları yanında aslında, Şehzade Süleyman dışında üç oğlu daha dünyaya gelmiş olup, Orhan, Korkut ve Musa isimli bu çocuklar çok küçük yaşlarda vefat etmiştir.
Yavuz Selim Dedem
Ünlü Mısır Seferi'nden; nice ganimet, halifelik unvanı ve dev Memlüklü topraklarıyla dönerken gündüz vakti Üsküdar'a yanaştıklarında, orduyu konaklatacak, "Hünkârım neden bu kadar yaklaşmışken şehre girmiyoruz." sözlerı üzerine, "Halk haftalardır ayakta bizi beklemektedir. Eğer gündüz şehre girersek insanlar bu başarıları bizden bilerek alkışlarlar. Halbuki bu başarılar bizden değil Allah'tandır." diyecek kadar toprak gibi mütevazıdır.
Reklam
Diyarbakır halkı, Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Seferi'ni büyük bir sevinçle karşılamışlar, bu başarıyı, Safevilerden kurtuluşlarına vesile saymışlardır. Osmanlı'nın bu başarısından güç bulan Di- yarbakırlılar, şehirlerindeki Safevî askerlerini bir gece baskınıyla şehirden sürüp çıkaracak sonra şehir kapılarını kapatarak tam iki seneye yakın Yavuz Sultan Selim ve ordularını bekleyeceklerdir. Çaldıran ve devamındaki Turnadağ savaşlarını kazanan padişah, buralarda çok oyalandığı gerekçesiyle geri dönme kararı alır. Bu haber Diyarbakırlıları hayal kırıklığına uğratacak ve İdris-i Bitlisî'yi geri dönüş yolundaki Osmanlı ordusuna göndereceklerdir. Diyarbakırlıların bu tabiiyet talebi kendisine ulaştığında, padişah en güvendiği adamlarından Bıyıklı Mehmet Paşa'yı ordunun bir bölümüyle Diyarbakır'a gönderir. Bıyıklı Mehmet Paşa'nın şehre girişi tam bir şenlik havasında gerçekleşir. Bugün kendisi, çok sevdiği Diyarbakır'a yaptırdığı Diyarbakır Kurşunlu Camii'nin (Diyarbakırlıların tabiri ile Fatih Paşa Camii) bahçesinde yatmaktadır.
Şah İsmail
Devrin siyasi yapısını çok iyi kavramış bir idareci olan Yavuz Sultan Selim, hemen yanı başlarındaki Safevîlerin dinî ve edebi propaganda yollarıyla Anadolu'ya nüfuz çabalarını da çok iyi görmüştü. O dönem için Osmanlı'nın şahsında temsil edilen değerlere en büyük saldırı Avrupa'dan ve Hristiyan tebaadan değil, İran'dan gelmekteydi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın belki de en büyük şansı, Yavuz Sultan Selim gibi bir padişahın oğlu olmasıydı. Çünkü bu baba, idealleri söz konusu olduğunda dur durak bilmeyen, yorulmayan, her türlü fedakârlığı hiç çekinmeden sergileyebilen bir şahsiyete sahipti. Şahsının sözkonusu olduğu durumlarda son derece affedici ve hoşgörülü, ama devlet ve halkın mevzu bahis olduğu konularda asla taviz vermeyen bir şahsiyetti.
Kâfir sevgili beni aşkının esiri yapmıyor. Ey güzellerin şahı! Benim günahım Müslüman olmak mıdır, (söyle).
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.