Bu kitabı da okuyarak Puşkin maratonunu tamamlamış bulunmaktayım. Puşkin'i bu kitapla tanımıştım ve dönüp dolaşıp bu kitaba geri döndüm. Aslında ne kadar incelemeyi ve not tutmayı sevsem de kısa eserler daima ilgimi daha çok çekmiştir, çünkü dikkat dağınıklığı ile uğraşıyorum ve bir süre sonra 700-800 sayfalık eserlerdeki olayları karıştırır hale
Roman, 40'lı yaşlarına kadar miras yiyen,zevk ve sefa içinde yaşayan,sonra bir anda babasının ölümü ile kardeşlerine sahip çıkmak zorunda kalan Macit'in 1 belki 2 yılına ilişkin..
Kitapta zenginlikten yoksulluğa geçiş,ve yoksulluğun ne olduğu bence harika bir dille anlatılmış.. Yazarın gösterişten uzak anlatımı ile dramın içine siz de giriveriyorsunuz.
Kitapta bir önsöz, yayıncı notu yok.. arka kapakta yazar hakkında kısa bir bilgi var. Ama kitabın ortasında bir yerlerde romanın Macit'in defterlerinden uyarlandığı anlaşılıyor.. Gerçek bir hikaye izlenimi veriliyor.. Ama yine de emin olamadım.
Klasiklerden alınan tadın alınabileceği.. insanı dinlendiren güzel bir roman. Tavsiye ederim.
Tipi DindiMahmut Yesari · Toker Yayınları · 197470 okunma
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 1817 yılında mezun olduktan sonra dış işlerine onuncu dereceden devlet memuru olarak atandı. 1820 yılında, Petersburg genel valisi Puşkin’den şiirlerinin bir devlet memuruna yakışmadığı düşüncesi nedeniyle açıklama yapmasını istedi. Ceza olarak Sibirya’ya sürgüne gönderilmesi düşünüldü. Dostlarının sayesinde Puşkin,
Yahudi bir ailenin oğlu olan Georges Perec aile üyelerini birer birer toplama kamplarında kaybetmiş bir yazarmış. Kitabın sonunda yayıncı notu bu kitabın otobiyografi öyküsü olup olmayacağının tartışmalı olacağını söylüyor.
Uyuyan Adam bana Albert Camus 'Yabancı' yı hatırlattı açıkçası biraz. Yalnız daha bir acı sanki.
Kitaptan spoiler bir dize;
Ölmedin, daha aklı başında biri de olmadın. Gözlerini kavurucu güneşe çevirmedin. Dünya yerinden kıpırdamadı ve sen değişmedin. Kayıtsızlık seni farklı kılmadı. Ölmedin. Delirmedin.
Ve bende kitaba tezat cümleleri ile aklıma gelmiş bir Erdem Beyazıt şiiri.
Çıkıp dağlara yaylalara, susmak istersin. Ama yalnızca susar gibi görünürsün. Derviş olamadın ama başıboş da kalmadın. Ey durup durup dalgalanan kalbim, yorulup durulduğun gün; gerçek yorumu bulabilirsin.
Şeriati, Şii bir sosyolog, büyük bir mütefekkirdir. Kendisi şah döneminin İran’ında yaşamış ve o dönemde yaşanan olumsuzluklara ayna tutmuş, bununla kalmamış gördüğü bu olumsuzluklara hem fikri hem de fiili anlamda karşı çıkarak doğru bildiği yol ve yöntemi göstermek için aydınca bir çaba ortaya koymuştur.
Kitap, şirk bildiğimiz inanışları,
Burada üçüncü cümle özellikle ilginçtir. Adler bir yandan varoluşçuluğun öncülerinden sayılırken, ancak bu satırlarda varoluşçuluğun özgün terimlerini kullanmakta, ölümün de insan varlığının bir parçası olduğunu söylemektedir.
Sevgili Erdal;
Bu zor geçen son günlerimde bana o kadar derman oldun ki, seni, yaptıklarını, Türk edebiyatına katkılarını hayatım boyunca minnetle anacağım.
Erdal Öz 1935 doğumlu, yani bu dergicilik, edebiyat sohbetleri mektuplar konuşulduğunda en erken mektup tarihi 1956 olduğuna göre Erdalcım henüz 21 yaşında, gerçi 17 yaşında yayınlanan