Tek mesele yazamamak da değil. En fenası da yazma konusundaki özgüvenimi kaybettim. Kısa süre önce yazdığım bir şeyi okuduğumda, bana hiç ilginç gelmiyor, ne demek istemişim, kendim de bulamıyorum. Sanki kirli çoraplar yere fırlatılıp atılmış da uzaktan onlara bakıyormuşum gibi bir his duyuyorum. Bunları yazarken ne kadar çok zaman ve enerji harcadığımı düşününce, yaşamaktan nefret eder hale geliyorum.
Ölümü öğrenip de yazamamak korkunç bir şey, değil mi Erdal? ... Her yazara, öldükten sonra bir sayfa yazma hakkı tanımalıydı Tanrı.
Sayfa 58 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Anlıyorum ki uzun seneler ömrümün üç ihtirası olacak: Seni uzaktan görmeye mahkûm olmanın acısı, kitaba doyamamak ve istediğim gibi yazamamak...
Her düşündüğünü, her istediğini yazamamak ne kötü şey. İçim dolu dolu... Boşalamıyorum... Kalbimin kanıyla kalbim boğulacak gibi...
Etik isgali tepine tepine soylemesi hiçbir şey ifade etmiyordu. Dogramacilar'in da konuya dahil olması sasirtmadi. O yıllara ait başlarin hepsi ince ince işlenmişti. Okuyup da yazamamak bir saatte alınan belge gibi.
Her düşündüğünü, her istediğini yazamamak ne kötü şey.
Reklam
Eğer geliyor ise durduk yere anılar aklına anıların sahibine mi kızmalı? Yoksa orada yaşanmışlıklar olduğunu bile bile oraya giden ayaklarımıza mı? Unutamıyorsak geçmişi iz kaldıysa deride ne yapmalı o zaman başımızı önümüze eğip kabullenmeli mi yoksa baş kaldırıp üstüne üstüne gitmeli mi? Herkesin sandığı kadar güçlü değilsek peki insanlar daha fazla üstümüze gelmesin diye göstermeli miyiz? Ya da güçsüz halimizi görmesinler diye rol mu yapmalıyız? Bir insan canı yanarken ne kadar güçlü durabilir dışarıya karşı ne kadar sabır gösterebilir onların yüzsüzlüklerine. Maskesini hep en iyi yapıştırıcı ile mi yapıştırmalı yüzüne. Kırgın bir insan ne kadar sürede iyileşebilir ne kadar zaman ne kadar insan gerekir eski hali dönsün diye? Bazen çok dolu oluyor kafam kendi sesimi duyamayacak kadar dolu yazdıklarımı okuyabilecek ama idrak edemeyecek kadar dolu. İçimdeki hevesleri anıları güzel insanları öldürmek sandığım kadar zor olmadı hiç bir zaman. Ben bilmiyordum ki asıl zor olan tutmam gereken yasmış. Bana yanlışta yapılsa ihanet de edilse öldürmek zorunda kaldığım şey ne kadar kötü de olsa ister istemez gerekiyormuş yas tutmak. Üzülmek gerekiyormuş arkasından uykusuz kalmak yazmak istemek ama yazamamak nefes almak istemek ama alamamak hayata devam etmek istemek ama edememek. Kendi bedenimin bana haram oluğu gecelerde o beni üzen anıları özlemek...Titrek ellerimle bir çıkış yolu aramak lazımmış bazen..
istediğini yazamamak, ne büyük bir baskıydı yazmaya girişen insan için.
812 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.