İnsanların hikâyelerini dinlemeyi seviyorum. Çocukluklarını, tanışma hikâyelerini, hatıralarını... Çocuk eğitimi konusunda da bize büyük bir veri oluşturduğunu düşünüyorum bu anlatımların. Tolstoy'un çocukluğunu anlattığı satırları okurken söylediği bir şey var ki, gidip başını okşayası geliyor insanın. Diyor ki: "Altı yaşındayken, dış
Kelâm ilâhi özdü. Dünya kalem. Gök sahife.
***** Konuşmak mucizeydi. Yazmak mucize. Âdem kendisini suhuf başında okur buldu. Sözü sese ayırdı. Sesi şekle çevirdi. Adem kendisini dünya kitabını okur gibi yazıyı da yazar buldu. *****
Sayfa 382 - TimaşKitabı okudu
Reklam
"
Isaac Newton
Isaac Newton
şüphesiz tuhaf bir adamdı. Cin gibi zekiydi elbette, ama aynı zamanda yalnız, neşesiz, paranoyak sayılabilecek kadar pimpirikli, dalgınlığıyla ünlü biriydi. (Bazı sabahlar uyandığı zaman, daha yataktan ayağını bile çıkaramadan, ansızın aklına üşüşen düşünceler yüzünden donakalıp saatlerce yerinden kalkmadığı söylenirdi.) Ayrıca akıl almaz işler yapardı. Cambridge'de kendi laboratuarını kurmuş, ama sonrasında kendini birbirinden acayip deneylere vermişti. Bir keresinde, sırf ne olacağını merak ettiği için, deri dikmeye yarayan türden bir çuvaldızı “gözle kemik arasında kalan bölgeye, gözün arkasına mümkün olduğunca yanaştırarak” gözyuvasına sokmuş ve evire çevire gözünü kurcalamıştı. Mucize eseri hiçbir şey olmamıştı."
Boyner Yayınları - II. Yerkürenin Büyüklüğü
Proust'a devam ama başka kitaptan. :))
Proust’a dönelim: “Okumak başka, sohbet başka. Okurken bir başka düşünceyle temas halindeyiz, ama tek başımıza mıyız, insan fikrî bakımdan çok daha güçlü. Konuşma, bu gücü dağıtır. Okurken sadece ilham alırız, kafamız dilediği gibi çalışır. Hem yalnızız, hem beraber. Bir nevi mucize…” Ne yazık ki, bu sihirli mahremiyetin de hudutları var. “Güzel kitaplar yazar için bir son, okuyucu için bir davettirler. Suallerimize cevap vermezler. Birtakım arzular uyandırırlar bizde, iştiyaklarımızı alevlendirirler. Yazar sözünü bitirince şaşarak farkederiz ki, hiçbir şey söylememiştir henüz…” Kitap her sualimizi karşılayamaz, doğru. Ama, hangi sohbetten doyarak çıkarız?
Sayfa 169 - İletişim Yayınları, e-kitap
Göz
GÖZLER Mucize sarayların giriş kapısı İnsanda bir çift şeffaf çekmece Ruhun saraylarına açılan bilmece Bin kitabı bir bakışta anlatan tek hece Bazen sevgi toplar arı gibi Bazen acıyla kanatlanır gece gece Kimi zaman da göğe çıkar bilgece Benlik evinde kristal bir avize Işıktan şiirler yazar dize dize Bir aynadır,tercüman olur kalbimize Bir tek cilvesine dünyayı vermem Güneşten daha parlak aydan yüce Hayretim artar onu aynada görünce Gkblt /2017
CHRISTY BROWN
Christy Brown, 5 Haziran 1932’de İrlanda’nın Dublin ken­tinde dünyaya geldi. Dört aylık olduğunda bebeğin davranışlarındaki gariplikleri ilk fark eden annesi oldu. Be­beği emzirmeye çalışıyor, ancak bebeğin başı sürekli ar­kaya düşüyordu. Boynunun arkasına elini koyup, kafasını sabit tutarak bunu düzeltmeye çalıştıysa da durum dü­zelmedi; elini
Reklam
59 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.