İnsan hiçbir zaman büsbütün yalnız değildir dünyada. En kötü durumda,bir çocuğu,bir delikanlıyı ve zamanla olgun bir adamı,yani kendisinin eski bir halini bulur yanında
Cesare Pavese
Karamanlılar bizi uğurlamaya gelmişti. Ellerinde Türk bayrakları, yeşil bayraklar, kaymakamı, belediye başkanı, ileri gelenleri, hacısı hocası, erkeği,kadını, çocuğuyla; tepsi tepsi baklavalar, elma sandıkları ve gönül dualarıyla.
Her ölümle bir şeyler yitiririz. Her ölüm acı verir. Ama her ölüm, gidenlerin bize yaptığı son bir iyiliktir. Yaşama elbette bağlı kalmamız ama çalışıp çabalamamız, sevmeyi ve paylaşmayı becermemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatan acılı bir veda.
Toplumsal hiyerarşinin doğuşu, beslenme ile siyaset arasındaki bağı açıpa çıkarır.[...] İster özel ister kamusal alanda, eğer bir kişi birine bağımlıysa, yiyecek karşılığı ona itaat eder.[...] Yiyecek, bu durumda davranışları belirler. Elias Canetti de, kimi zaman kırbaç ya da hapis veya ölüm tehdidinin yol açtığı ‘’korku ve itaat’’in yerini daha farklı bir emretme gücünün alabildiğine, emir verenin ‘’yiyecek vaadi’’ ile emirlerine itaatin sağlandığına dikkat çeker ve bu durumu ‘’emretmenin ehlileştirilmesi’’ olarak nitelendirir ... [s.77]