Galatasaray Meydanı ismini Galatasaray Lisesi'nden alır; kavşağın kuzeydoğu köşesinde yer alan büyük demir kapı okulun geniş arazisine açılır. Okulun bugünkü binası 1908 yılından kalmışsa da, Galatasaray'ın kökeni Osmanlı'nın İstanbul'daki ilk zamanlarına kadar uzanır. Sultan II.Bayezid (s. 1481-1512) tarafından imparatorluk içoğlanları için Topkapı Sarayı'ndaki eğitim kurumuna destek olmak amacıyla kurulmuştur.
Beyoğlu bir alemdir. Beyoğlu yaşayan, cıvıldayan, kaynaşan, rahatlayan, gülen, eğlenen, yalnızlığa çare bulan hem şıkır şıkır, hem koku gibi buram buram, ışıklı, nefis bir caddedir. Beyoğlu'suz bir İstanbul düşünülemez.
Galata 1869'da tramvayla tanıştı; tek hatlı tramvay Galata Köprüsü'nü geçip Boğaz'ı takip ederek Ortaköy'e kadar gitmekteydi. Daha sonra 1876'da Karaköy'den Grand Rue de Pera'nın aşağı ucuna yolcu taşıyan ve böylece onları Yüksek Kaldırım diye bilinen antik merdivenli sokağı tırmanmaktan kurtaran Tünel, yani yeraltı füniküleri açılmıştır.
...Eminönü civarında yer alan ünlü şekerlemecinin şubesi Ali Muhiddin Hacı Bekir yer alır. Eminönü'ndeki yerleri 1777 yılında Sultan 1. Abdülhamid'in (s. 1774-1789) baş şekerlemecisi Hacı Bekir tarafından kuruldu.
Hacı Bekir lokumu icat etmesiyle ünlüdür ve lokum ilk kez onun dükkanında satışa sunulmuştu. Geç yaştaki ölümünün ardından dükkanı Ali Muhiddin Hacı Bekir devraldı; kendisi İstanbul'da rafine şeker kullanan ilk şekerlemecidir (daha önce şekerlemeciler bal ve pekmez kullanmaktadır).
Yitip gitmiş bir kültürün kitabı değil bu; daha ziyade bugün yaşadığımuz hoşgörü ve özgürlükle yoğrulmuş Beyoğlu kültürünün köklerini, nasıl geliştigini ve buraya nasıl vardığımızı anlatıyor. Pera artık yok, Grand Rue de Pera da. Ama istiklal Caddesi var, Beyoğlulu olmak var. Ne balo salonları, ne barlar, ne de birbirinden güzel taş binalar işin özü, bundan fazlasından bahsediyoruz; birbirini kabul etmekten, birbirinin alışkanlıklarına, yaşam biçimine, inançlarına, söz hakkına ve diline saygı duymaktan. Yeni fikirlere, yeni akımlara, sanata açık olmaktan,
farklı olanı dışlamamaktan... Bütün bunlar pek çok acı dolu deneyimle bize ulaşmış. İstiklal Caddesi'nin çevresi hep değişimle yoğrulmuş, şimdi de hızla değişiyor. Ama ne kadar değişirse değişsin kendi olmaktan vazgeçmiyor. Beyoğlu'nda San Antuan'da ney dinleyebilir, Çin Yılbaşını kutlayabilir, Picasso sergisi gezebilirsiniz ya da hep görmek istediğiniz Tolstoy tablosuna rastlar, genç bir İtalyan sanatçının enstalasyonlarını görürsünüz, bir Kazak filmi seyredip sabaha kadar sokak festivalinde salsa yapabilirsiniz; belki bir gün bir dans okulunun önünden geçerken tango öğrenmeye karar verir, Asmalı'da bira içerken bir Kolombiyalıdan hiç duymadığınız gerçekleri dinleyebilirsiniz, yeni çıkan bir kitabı hevesle kapıp eve
gitmeyi beklemeden mangalda pismiş kahvenizle sırtınızı duvara verip okumaya
başlayabilirsiniz; âşıklar sokakta kavga eder, sokakta öpüşüp barışırlar burada, çakırkeyif üniversite öğrencileri çok eskilerden bir şarkıyı söyleyerek geçer...