1939 yılında Paris'te doğdu. Bu şehirde lise öğrenimini tamamladıktan sonra Ecole Normale Supérieure'ü bitirdi. 1962 yılında felsefe doktorasını tamamladı. Üç yıl kadar felsefe öğretmenliği yaptıktan sonra 1978 yılına kadar Sorbonne Üniversitesi'nde ünlü filozof Vladimir Yankeleviç'in asistanlığını yaptı. I. Paris Ünversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevi 1987'ye kadar sürdü. Bu yıldan sonra dört yıl süreyle eşinin Yeni Delhi büyükelçiliğine atanmasıyla Hindistan'da bulundu. Viyana, Dakar ve Venedik'te yaşadı. Romancı, felsefeci ve denemeci Clément'ın eserleri yaklaşık yirmi dile çevrildi. " width="60" align="left" style="margin-right:10px;"> 1939 yılında Paris'te doğdu. Bu şehirde lise öğrenimini tamamladıktan sonra Ecole Normale Supérieure'ü bitirdi. 1962 yılında felsefe doktorasını tamamladı. Üç yıl kadar felsefe öğretmenliği yaptıktan sonra 1978 yılına kadar Sorbonne Üniversitesi'nde ünlü filozof Vladimir Yankeleviç'in asistanlığını yaptı. I. Paris Ünversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevi 1987'ye kadar sürdü. Bu yıldan sonra dört yıl süreyle eşinin Yeni Delhi büyükelçiliğine atanmasıyla Hindistan'da bulundu. Viyana, Dakar ve Venedik'te yaşadı. Romancı, felsefeci ve denemeci Clément'ın eserleri yaklaşık yirmi dile çevrildi.
Kitap imparatoriçe Elisabeth'in öz yaşamından esinlenerek yazılmış, 1874 yılı şenlik balosunda karşılaştığı genç adam Franz Taschnik ile bir gecelik vals etmeleri ve aralarında ki, duygusal yakınlaşmanın gizemli bir aşk ile yaşadıkları sürece mektuplaşmalarını anlatıyor. Franz Taschnik'in 1934 Yılında ölümüne dek süren bu gizemli aşk öyküsü.
Eser Bilgisi
Kadın otuz altı, erkekse ondan on yaş küçük; yirmi altı yaşındaydı. Kadının üzerindeki manto ve yüzündeki maskeden başka dikkat çekici bir özelliği yoktu. Adam kadının kim olduğunu asla bilemedi. Hepsi hepsi üç vals, mektuplar ve bir şiir...
Adam kadına deliler gibi aşık olmuştu.
Adam ancak seksen altı yaşına girdiğinde gerçeği öğrendi:
Kadın İmparatoriçe'ydi. Bu gizemli aşk, altmış yıl boyunca mektup sayfalarında tüm heyecanıyla sürmüştü.
Bu arada yükselen kapitalizm ile birinci Bosna savaşının gölgesinde, Viyana`yı inleten frengi salgını, her yanda mülteciler, kopan skandallar, peş peşe gelen intiharlar günlük yaşamı etkisi altına almıştı.
Muhteşem Senyora kitabıyla tanıdığımız, Fransız romancı ve düşünür Catherine Clement, Bitmeyen Vals`te Avusturyalı Prenses ve Sisi`nin yaşamını konu alıyor. Habsburglar`ın Avrupa`sı, Balkan Savaşları, Strauss`un Viyana`sı ve çağdaşlaşma salgını fonu üzerinde bir mite dönüşen, sihirli bir Elisabeth görüntüsü çiziyor belleklerde. Bitmeyen Vals, yasak aşkların acıyla örülmüş mutluluğunu olağanüstü bir biçimde dile getiren etkileyici bir yapıt.
Dinler tarihi hakkında yedi yüz on sekiz sayfalık etkileyici bir yolculuk... Çaresizlik, çıkmaz sokaklar ve umudun bittiği anlarda inanmanın (neye inandığını asla sorgulamadan) gücünü gözler önüne seren inanmaya davet ( neye inanmak istiyorsan) niteliğinde, tüm dünya dinleri hakkında doyurucu bilgilerle dolu, mutlaka okunası, harika bir roman..
O, on altıncı yüzyıl devletleri içinde tek başına "devlet" gibi dolaşan, bir efsane kadın, Engizisyon'un peşine düştüğü ama hiçbir zaman alt edemediği, devlet gibi bir kadın. İspanya'dan dinleri zorla değiştirilerek kovulan Marranoların "Muhteşem Senyora"sı... Senyora'yı ve zorla Hıristiyanlaştırılan Musevi kökenli Marranoları, başta İspanya olmak üzere Avrupa'nın birçok yerinden kovdular... Lizbon, Anvers, Venedik ve Ferrara; hiçbirinde kendilerine yeni bir yurt kuramadılar... Ve en sonunda onlara kucağını açan ve bağrına basan, Kanuni'nin "muhteşem" dönemini yaşamakta olan Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul oldu... Habsburg'ların, Venedik'in baş düşmanı, büyük bir servetin varisi olan bu güzel ve çekici kadın; bugün bile Marranoların, en çok bilinen ve en büyüleyici simgesi olan Senyora, Kutsal Topraklar'da sona eren muhteşem dünyevi yolculuğunda çok gizli, çok büyük bir aşk yaşadı; ne var ki hayatı boyunca en çok bu aşktan kaçtı ve en çok hep ona yakalandı... Aşığından kaçmak, ama ayrı kalmamak için de onu kızıyla evlendirdi... Senyora ve yeğeni Jozef Nasi, aşk serüvenleri, din çatışmaları, siyasi güçle ve dönemin önemli olaylarının iç içe girerek kaynaştığı, alevler içindeki bir freskin kahramanları... Senyora, yazımı tam on yıl sürmüş gerçek bir roman; aynı zamanda Marranoların destanı, Dona Gracia La Senyora'nın ağıdı... Büyük ve yasak bir aşkın şarkısı... @tugbayenen bulusma hediyeni yeni okuyabildim, özür dilerim. Ama bir ömür #kitaplığım -da olacak.