Bizans ve Sâsâni imparatorluklarından Medine merkezli İslâm topraklarına transfer edilen servet, Amerika kıtasının keşfinin ardından Avrupa ülkelerine akıtılan değerli madenlerinkine benzer etkilerde bulunmuştur.
Müsteşrikler İslamiyet'e ait pek çok şeyin önceki din yahut medeniyetlerden aşırıldığını ispatlama psikozu içindedirler. Hâlbuki Müslüman yazarlar seleflerinin tecrübelerinden faydalandıkları hususları komplekse kapılmadan bildirmektedirler.
Hisbe teşkilatı bazı müsteşriklerin ileri sürdükleri gibi fetihlerle beraber İslam'a girmiş bir Roma müessesesi olmayıp beşer medeniyetine Müslümanların armağanıdır.
En ilginci ise "Ali pazara gelir ve makamına otururdu..." şeklindeki rivayetten anlaşılacağı üzere daha o devirde halifenin hisbe faaliyetlerini yürütmek için pazarda sabit bir yer edinmiş olmasıdır.
Sahâbîler servetlerini diğer insanları sömürerek yapmadıkları gibi toplum üzerinde sulta kurmak için de kullanmamışlar, aksine gerektiğinde tüm varlıklarını hayır işlerine harcayabilmişlerdir.
Ne ilginçtir ki sak, havale ve süftece gibi kredi araçları Avrupalılar tarafından ancak Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlar'dan öğrenilerek kullanılmaya başlanmıştır.