Çetin Öner (d. 1943), Türk yazar.
Çetin Öner 1943 yılında doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademesi Banka İşletmesi Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 1963 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu'na girdi. Burada, 40'tan fazla oyunda görev aldı. 3 yıl boyunca Tiyatro İşçileri Sendikası (TİSEN) Ankara Şube Başkanlığı görevinde bulundu. 1972-1973 yılları arasında Milliyet Gazetesi'nin Sanat Dergisi Ankara Temsilciliği'ni yürüttü. Olay ve Barış gazetelerinde tiyatro eleştirileri yazdı.
1973 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu'nda (AST) sanat yönetmenliği görevinden ayrılarak, TRT'de prodüktör olarak göreve başladı. TRT'nin ilk yerli televizyon dizisi olan, Aziz Nesin'in yazdığı "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz"ı yönetti. Birçok televizyon oyununda oynadı.
1972 yılında Yeni A dergisinde ilk öyküsü olan "Keklik"i yayınladı. 1975 yılında ise "Gülibik" adlı ilk çocuk kitabı yayınlandı. "Gülibik", 1978 yılında Almanca'ya çevrilerek Almanya'da değişik yayınevlerince 5 kez basıldı ve Almanca konuşulan tüm ülkelerde okuma kitabı olarak okullara tavsiye edildi. Ayrıca, Alman Devlet Televizyonu (ZDF) ve TRT ortak yapımı olarak filme çekildi. "Gülibik", T. C. Kültür Bakanlığı ve "Verlag An Der Ruhr" Yayınevi'nce prestij kitabı olarak yeniden basılmıştır.
Ulusal ve uluslararası birçok ödül kazanan Çetin Öner'in "Gülibik" dışında 3 çocuk kitabı daha ve bir romanı ile bir incelemesi vardır.
Bir amaç uğruna ölüm, bir salgın hastalıkta ölmekten ya da kağnı tekeri altında kalıp can vermekten ya da yakalanıp diri diri kesilmekten çok daha onur verici bir ölümdür.
#özgürlükbulutu, #hüseyinözübek🎈
"Tutsaktı işte yüreği. Hiçbir yere gidemez ve gezemezdi. Talih onu tekerlekli sandalyeye mahkum etmişti. Arkadaşları gibi oyun oynayamaz, koşamaz ve yürüyemezdi. Bağlıydı kafesine. Yüreği gibi hapsolmuştu evine. Doğuştandı; iki ayağı da tutmuyor, canlanamıyordu. Bir can, bedenin her yerine eşit dağıtılamaz mıydı? Bunu düşündü. Yüreği yine hapsoldu karanlığa..."
Gülibik
Kitap çocuklar için yazılsa da daha çok yetişkinlere hitap ediyor. Evet kitabın içeriği gerçek yaşamdan alınmış olabilir ancak çocuk dünyasına hitap edilmeyen birçok husus var. Çocuğum en güzel dostu Alişirle bir anda vedalaşması gibi. Yaşadığı küçük sevinçleri ailesi ile paylaştığı halde ailesini bunu fark etmemesi gibi başından beri
Bir Çerkez hayatını , yaşam biçimini , dünyaya bakışını kısa bir şekilde nasıl öğrendin deseler bu kitabı örnek gösterirdim. Dine , insanlara, yaşam şekillere kısa kısa değinilmiş , Çerkez olmama rağmen bana Çerkezler’i ekstra sevdirmiştir. Sürgünü kısa şekilde eline almasına rağmen, etkileyici bir şekilde betimleyerek anlatmıştır. Kitabın en sevdiğim cümlesi; “Çerkesler düşünce olarak demokrat , kalben aristokrat olabilirler. “ olmuştur. Tavsiye ederim.
"Şu Bizim Çerkesler", Türkiye mozaiğinin renkli bir unsuru olan Kafkas kökenli halklar ve bilhassa Çerkesler üzerine bir deneme niteliğinde. Çok büyük analizler, yorumlar vs yok içinde, ama Çerkesleri daha fazla merak edip araştırmak açısından özet bir giriş kitabı olarak okunabilir.
Bu vesileyle, Anadolu'ya Çerkes göçleriyle ilgili ilginç bir anekdotu da burada paylaşayım: Bizim sülalenin bir kısmı 1960'larda Trabzon/Çaykara'dan Sakarya/Akyazı'nın Beynevit (şimdi Altındere) köyüne yerleşti. O dönem Beynevit iki kısım: Şark Beynevit ve Türk Beynevit. "Şark Beynevit" denilen tarafta Abhazlar ve kısmen diğer Çerkesler var. "Türk Beynevit" kısmında ise Çaykara ve Of'lular. İki Beynevit ahalisi sürekli kavga dövüş birbirine girince, Abhazların bir kısmı bölgeden gönderildi. İşin ilginç kısmı şu: "Türk" olan Beynevit'te yaşayanların önemli bir kısmı Trabzon'daki yerel lisan Romeika/Rumcayı konuşuyor halen.
Anadolu ve insanı hakkında konuşurken, ezberlerle konuşmamak lazım velhasıl...