Clive Barker (d. 1952, Liverpool), İngiliz yazar, yönetmen, ressam ve yapımcıdır.
Barker gençlik yıllarında tiyatro oyunları yazmaya başladı. Liverpool'da bir tiyatro grubuyla iki yıl çalıştıktan sonra 21 yaşında Londra'ya taşındı ve sonraki sekiz yılını sosyal yardımla geçirdi. Her gün kendisi için yazıyor ve resim yapıyordu. Kendi tiyatro grubu için yazdığı oyunlarla adını duyurmaya başladı. Korku Edebiyatı ile ilgili hikâyelerinin toplandığı Kan Kitapları'nın (Books of Blood) ilk üç cildini 8 aylık bir zaman dilimi boyunca akşamları ve haftasonları yazdı. Ardından, Damnation Game (Lanetleme Oyunu) romanını tamamladı. 1987'deHellraiser'ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendi. Barker, yönetmenliğe Lord of Illusions ile devam etti.
Clive Barker'in romanlarının hepsi Epik Fantezi türünde yazılmış, bolca korku öğesiyle beslenmiştir. Başka Dünyalar'ı anlattığı romanlarında giderek korku türünün süslemelerinden kurtularak fantastik olarak adlandırılan kavrama yaklaşmıştır. Son romanlarında gizli boyut ve fiziksel dönüşüm temalarına olan düşkünlüğü ön plana çıkar.
Ayrıca 2001 yılında Electronic Arts firmasının piyasaya sürdüğü Clive Barker's Undying ve 2006'da piyasaya sürdüğü Clive Barker's Jericho bilgisayar oyununlarının yazarlığını ve yönetmenliğini yapmıştır. Şu an Beverly Hills'te yaşamaktadır.
''uygulama içi mesajlarda kelime ile arama yapılamadığından mesajlarda kitap pdfsi ararken daha fazla zaman kaybı yaşamamak, pdflere kolay ulaşmak için yazdığım iletidir.'' deyip pdf kitap linkleri paylaşmıştım zamanında şu şekil;
#222282026
bu iletiyi de yukarıda dediğim aynı düşünce ile
Arkadaşlar herkese merhaba. Kendime göre uzun bir okuma listesi oluşturdum. Daha önce okuyan varsa ya da fikri olan kitaplar ile ilgili buyurun sohbet edelim. Buradaki dostların da kitapları var. Her ay kendime belirli bir miktar bütçe ayırdım almak için. Fikirlerinizi bekliyorum.
1)
"Haz peşindeysen!" sloganı düştü aklıma son satırlarda, ve o ünlü sesi içeren reklam. bittabi reklam kendi görevini yapar ve beklenti yaratır.
Arka kapak yazısına aldanıp, iç sesinizin hımmm çekişleriyle okuyabileceğiniz bir kitap olduğunu düşünüyorsanız, kitabı aldığınız yere geri koyun derim.
ana karakter Frank'in haz peşinde -ki cinsel hazdan bahsediyor- çözüme ulaştırmaya çalıştığı bir bulmaca ve bulmacanın anahtar olduğu bir kapı ile başlıyor kitap. kapı hemen açılıyor ve Frank aradığını (!) buluyor. bundan sonra eklenecek her detay kitabın okunmasına gerek bırakmaz, malum kısacık bir kitap kendisi.
seçilen konu öylesine çekici ki aslında. insan olarak doyumsuzluk hissine kapıldığımız oluyor, soyut veya somut doyumsuzluk nesnelerimiz farklı olsa da. nihayetinde yaşanan boşluk hissi ise benzerlik gösteriyor diye düşünüyorum. Kitapta okumayı umduğum kısım buydu aslına bakılırsa, umulan hazza varamamış olmanın, bir insanı hangi sınırları zorlamaya iteceği, neleri feda ettirebileceği.. tam bu noktada Frank(eksik bilgilendirilmiş kişi) ten bekleneni mini dozlar ile de olsa Julia 'dan alıyoruz. (Julia kahramanın yengesi oluyor :))
yineleme olacaksa da kitabın konusu neresinden bakarsanız bakın merak uyandıran türden, sınırların aşılabilirliğini ya da benim durumumda sınırları aşmaya zorlayan içsel itkileri okumak istiyor insan, ama bu kadarcık sayfaya sığdırılamamış olduğu da muhakkak. bunun, olumsuzdan ziyade olumlu eleştiri olduğunu da belirtmek isterim. Cümlelerin arasında akıp gitti gözlerim ve bitiverdi kitap.
L in de incelemesinde dediği gibi 1360 sayfa olsaymış da tadına vara vara okusaymışız
Kitapta çocukların başından geçen şeyleri kendim yaşamış gibi hissettim. Çok kötü bir durum. Kitabı okurken, şuan ve yıllardır dünyanın gündeminde olup bir türlü çözüme kavuşmayan küçük çocukların kaçırılıp türlü işkencelerle iğrençliklerine alet edildiği olay geldi aklıma nedense.
Kitap aşırı akıcıydı ve macera doluydu. Çocuk ve yetişkin demeden bence herkesin okuması gerek zamanın değerinin bilinmesi açısından.
Zaman HırsızıClive Barker · Günışığı Kitaplığı · 1999322 okunma
Ruhuna qida mənbəyi olaraq qorxu duyğusunu seçən yazar, həzzin yaşatdığı "Cəhənnəmlik ürək" kitabı ilə insani dəyərlərin fərqli duyğulara yer verməsini mövzu etmişdir.
İnsani duyğular demişkən, bir anlıq düşünün, yaşadığınız aləmdə sizi artıq heçnə qane etmir və ruhunuz sizi daim fərqlilik axtarışlarına sövq etdirir. Frank da məhs belə insanlardan biri idi. Müxtəlif ölkələrə səyahətlərindən bəri Cenobite'lar haqqında əfsanəvi şəkildə bilgilərə rastlasa da, axtarışının bir nəticə vermədiyi anında Kircher ilə qarşılaşar. Cenobite'ların dünyasına açılan qapı, Kircher yardımı ilə Lemarchand'ın qutusundan keçər. Qutunun açılımı özəl tapmaca ilədir. Frank qutuyu açaraq, nəhayət cənnətin bəxş etdiyi xoşbəxtliyə çatdığını düşünərkən, Cenobite'ların yaşadacağı həzzlər, təsəvvür edə bilməyəcəyi cəhənnəminə çevrilər. Frank dəlicəsinə istəklərini dilə gətirərkən, Cenobite'ların yaşadacağı həzzin, insani duyğulardan uzaq qalacağını nəzərə almamışdı... O zamandan Frank görünməz hala çevrilərək pusuya yatar və bir gün Julie'nin gəlişi ilə onun günahına bədəl olacağı gün, qana susamışcasına yardım tələb edər. Julie həyat yoldaşı Rory'nin varlığını önəmsəmədən, yardıma şərik olar.
VƏ Cəhənnəm başlar...