Kim olduğumu nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama olaylar aşağı yukarı şöyle gelişti:
6 Nisan 1979 günü doğdum. Çocukluğum küçük ve güzel Gün gemisinde kaptan olan babamın yanında geçti. Kamaramı bir Afrika papağanı, devamlı yaramazlık yapan bir maymun ve Tayland hayvan pazarından domates seçer gibi aldığımız bir köpekle paylaşıyordum. Gemidekiler beni “Kahküllü” diye çağırıyordu.
İlkokulda kendi hikayelerimi yazmaya başladım. Ödev yapıyormuş gibi deftere eğilir ve öyküler yazardım. Dalgındım. Otobüste, vapurda, trende, her yerde hayaller kurardım. Meraklı ve gerçek olmayan şeylere inanmaya hazır bir kızdım. Bu yüzden çocukken yazdığım hikayelerde ejderhalar, canavarlarla dövüşen çocuklar ve uzak gezegenler olurdu.
Üniversitede önce Sinema Televizyon sonra da Arkeoloji okudum. Kazılara katıldım. İtayanca’dan çocuk kitapları çevirdim. Halen İstanbul’da yaşıyorum, eski otelleri, gemileri, yeraltı tünellerini seviyorum ve kendi küçük dünyamdan uzaklaşmak için devamlı seyahat ediyorum.
Bir sırrım var. İstanbul’da kimsenin görmediği bir kurdun yaşadığına inanıyorum. Onu ilk defa yağmurlu bir günde Ayasofya’nın önünde görmüştüm. Devasaydı. Tüyleri ıslanmış, diken diken olmuştu. Etrafı koklayarak insanların arasından geçiyor, ama kimse onu fark etmiyordu. Ben hariç. Bir ara başını kaldırdı ve göz göze geldik. O zaman onun bu şehrin koruyucu ruhlarından biri olduğunu anladım. Bana kendisini gösterdiği için ona minnettarım. Kim bilir, dikkatli bakarsanız bir gün size de kendisini gösterir.
Delal Arya
Baya heyecanlı bir kitaptı. Keşke ilk önce ilk kitabını okusaydım ama bu kitap elime geçmişken bir an önce okumak istedim. Baya akıcıydı konusu da güzeldi. Belki daha sonra serinin ilk ve diğer kitaplarını da okurum.
Neden bende değilsin sen?
Biliyorum başka başka hayatların var senin.
Hiç birinde bende değilsin.
Ama olsaydın dünyayı gezerdik beraber
Kızılderililerle algışa kalkardık
Kuzey ışıkları altında dans edebilirdik
Alplerde kuzuları severdik
Belki bir sabah bir çadırda uyanırdık ve at sürerdik bozkırın birinden gökyüzüne doğru
Sahrada kum fırtınasına yakalanırdık belki
Gözlerime kum dolmuşken bile bulurdum ben seni
Ya da piramitlere girip kaybolurduk,
Başka bir galaksinin kırlarında uyanırdık belki.
Olmaz mıydı?
Olmazdı ya. Başka başka hayatların var senin ve hiç birinde ben yokum...
Sonuç olarak Arkeoloji (Kazı Bilimi) iyidir. Geçmişi haykırır, geleceği değiştirir...
Emin olun ki serinin diğer kitaplarını da okuyacağım harika bir kitap ama çok merak uyandırıcı bir şekilde bitiyor. Betimlemelerine de bayıldım. Güzeldi.