Araştırılan soru, otistiklerin düşlerinin otistik olmayanlarınkinden farklı olup olmadığıydı. Sonuçlardan birisi, otistiklerin düşlerinin yüzde 41'inde başka kişilerin bulunmadığı ve düşlerinin yüzde 65'inde hiçbir sosyal etkileşimin olmadığıydı. Bu çok muydu? Az mıydı? Yoksa yeterlı miydi? Bu öğelerin genel olarak düşlerde ne sıklıkla bulunduğu bilinmedikçe bu konuda anlamlı bir şey söylemek mümkün değildi. Kontrol grubundaki otistik olmayan yaşıtlarının bütün düşlerinde başka kişiler de yer almaktaydı ve bunlarla daha sık sosyal ilişkiler kuruluyordu.
Düşün "bilinçdışına giden kral yolu" olarak tasavvur edilmesi "Düşler Üzerine"de yer almaz. Düşlerin Yorumu'nda da yoktur.
Freud orada başka bir şey yazmıştır: "Düşlerin yorumu bugün kişinin iç dünyasının bilinçdışı bilgisine giden bir kral yoludur." Bu kral yolu yüce, imtiyazlı bir girişle ilgili çağrışımlar uyandırsa da, Freud'un kullandığı dönemdeki anlamı bu değildi metaforun, ayrıca onun kastettiği de bu değildi. Kral yolu, Kral Darius'un milattan önce beşinci yüzyılda uçsuz bucaksız Pers Krallığı'nda haberleşmeyi sağlamak amacıyla yaptırdığı 2700 kilometreye yakın uzunluktaki efsanevi yoldu. İki yüzyıl sonra Yunan Kralı Ptolemaeus kendisine geometri öğreten Öklit'e daha kolay bir yolun olup olmadığını sorduğunda, ondan, "Efendim, geometride kral yolu yoktur," yanıtını
almıştı. Kral yolu, bilgi edinmenin hızlı, basit ve zahmeti az bir yöntemi anlamına geliyordu. Düşler tam da bunu sunuyordu.
İşte bütün araştırmacılar da, Cardan halkası biçimindeki bir gemi mıknatısı gibi zamanda asılı durur. En uygun görülen yöntemlerden faydalanır, dönemin mevcut araç gerecini seçer, geçerli kabul edilen tezlere başvurur, çağdaşlarıyla paylaştığı düzinelerce eğilim ve kurala tabidir ve dolayısıyla zar zor fark edilir. Hakim görüşlerin aksine bir konum benimsediğinde ve çevresindeki hareketlerden bağımsız kalmaya çaba gösterdiğinde bile, farkına varmadan döneminin kavrayışlarının akıntısına bir mıknatıs gibi kapılacaktır.
Bu görüşe göre, sonuçların kendiliğinden aktığı, önceden mevcut olan bir yatak vardır. Yeni bulgular bu yatağın yönünü değiştirmekten ziyade onu derinleştirir.