Erdal Küçükyalçın, araştırmalarını Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezinde sürdürüyor. Erken modern dönem savaşçı teşkilatlarının dinle ilişkileri, Japonya başta olmak üzere Asya tarihi, İpek Yolu kültürel mirası ve erken dönem Osmanlı tarihi gibi konularla ilgilenmekte olup 20. yüzyılın başında Orta Asyaya yapılan Japon araştırma gezileri üzerine bir doktora tezi hazırlamaktadır. İran, Türkmenistan ve Afganistanda kültürel mirası konu alan geniş çaplı araştırma gezilerine katılmış, ayrıca Japon medya kuruluşları için aralarında "Bizans: Bin Yıllık İmparatorluk", "Topkapı Sarayı: Işık ve Gölge", "Doğu Roma İmparatorluğu", "Avrasya İmparatorlukları: Moğollar", "Avrasya: Medeniyetlerin Fay Hattı"nın da bulunduğu bir dizi belgeselin proje koordinatörlüğünü yapmıştır.
Selam olsun ölmeden önce ölmeyi bilen yeniçerilere …
Selam olsun Yol’umuzu aydınlatan, gelmiş geçmiş tüm şair ve düşünürlere…
Ve aşk olsun Yol’a!
Demine, devranına…
14.41
Makâlât Sünni veya Şiî gibi bir kategorizasyona geçit vermez. Antik Yunan ve Budist geleneksel kâinat algılayışını islâmi terminolojiyle bütünleştiren felsefî bir metindir.
“...Güzellik gösterişsiz,sade(hatta kusurlu)olmalı,ve ona bakan gözün keşfetme yeteneğine alan bırakmalıdır.Apaçık güzelliği görmek kolayken,hatalı gibi görünen bir objedeki güzelliği görebilmek bakan kişinin sahip olduğu derinliği ve sezgi gücünü gösterir.”
“...Taşların minimalist kullanımı sayesinde hayal gücüne yer bıraktığı gibi kişinin kendi aklını,bilinç düzeyini test ettiği bir “zihin-manzarası”olarak tasarlanmıştır karesansui bahçesi.”
I. Murad 'ın kurduğu, II. Murat'ın güçlendirdiği III. Murad tarafından ise temelinin sarsıldığı Yeniçeri Ocakları ile ilgili detaylı araştırma, inceleme kitabının paylaşımı ile sizlerleyim.
Turna kuşu ile ifade edilen yeniçeriler, yeniçeriler ile Bektaşi ocakları bağ, Bektaşi yolunda yürüyen ve birbirlerine yoldaş diyen yeniçerilerin oluşturduğu Yeniçeri Yoldaşlığının , bir tür turna yoldaşlığı olduğu görülür. Turna 'nın kalbi bu yoldaşlık ile onu oluşturan Bektaşiliğin ilişkisini ele alarak yeniçerilerin inanç dünyasına ışık tutmayı hedeflemektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihinde önemli rol oynamış kadim bir kurumun temsilcileri olarak yeniçeriler artık hak ettikleri anlayışa kavuşmalıdır Bu kitap Turnanın Kalbi'nden geçenleri anlamak için bu yönde atılmış bir adımdır.
Yeniçeri ocağı gibi bir sisteme ihtiyaç duyulmasından , kuruluşuna, güçlenmesine, özelliklerine, yemeklerinin sarsılmasından Vaka-i Hayriye ile tamamen bitirilmesine kadar pek çok tarihi bilgiyi içeren kitapta dikkati çeken konu başlıkları şunlardır:
Yeniçeri Ocağı
Asgarî Organizasyon
Yeniçerilerin Bektaşiliği Meselesi
Bektaşi Yolu
Yeniçeri Yoldaşlığı
Yolda İlerlemek
Yeniçeri ve Ölüm
Kitabın geniş kaynakçası bulunmaktadır. Ayrıca kitabın sayfaları içerisinde yer alan resim ve tablolar için de bir dizin eklenmiş sonuna.
Mehteran takımından ibaret olmayan, tarihimizde önemli gelişmelerde katkıları bulunan yeniçerileri tanımak ve anlamak isteyenlere, tarih kitapları okumayı sevenlere tavsiye ederim
Japon tarihi okuması açıkçası konuya yakın olmayanlar için zor olabiliyor en azından benim için her seferinde böyle oluyor. İşin doğası gereği çok fazla tanımlama asıl karakterleri (transkripti) ile taşınması gerekiyor ve bu durumda da belki 100-200 tane kavramı bir şekilde akılda tutmak gerekiyor.
Başta bu sorunun üstesinden gelmesi açısından ve
Devlet yönetimini Satranc-ı Rumi oyunuyla bağdaştıran yazar, Genç Osman'ın ölümünü; bu strateji oyununun taşları ve hamleleri üzerinden ve gözünden anlatarak değişik bir anlatım yapmış. Her Satranc-ı Rumi taşı bir bölümü oluşturuyor ve olay o taşın bakış açısıyla anlatılıyor. Zâhir ve bâtının ne kadar farklı olduğunu, kurbanın bile bâtının sırrına eremediği ve ne diye helak edildiğini anlamadığı görülüyor. Katlinin planının en sevdiği tarafından yapıldığını göremiyor ve okurda kitabın Casus bölümü okumadan anlayamıyor.
Osmanlı tarihinin gidişatını değiştiren bu olay ancak bu kadar sürükleyici ve etkileyici anlatılabilirdi.