Ah ninem,
Korkuyu içimde taşırken, bu korku hiç yokmuşçasına ama hayatımı bu yüzden kısıtlayarak yaşamak, her adımda tedirginlik, her adımda bilinmeyene daha da yaklaşmak. İçimdeki ürpermeye rağmen, derin bir nefes almaya hasret, hayata ters yönde koşup duruyorum. Soğuktan, insanlardan, bakışlardan kaçarak kendim olamayan bir beni peşimden sürüklüyorum. Neden içime yuvalanan böcekleri kovalayamıyorum, neden bu sessiz, siyah çığlıklar ciğerimi delip çıkamıyor, neden hala buradayım?
Hayat içten dışa doğru akıyordu. Ev, içinde yaşayanlarla, orayı nasıl kullandıklarıyla şekilleniyor ve dışa doğru büyüyordu. Binalara, sokaklara, mahallelere dönüşüyordu. Bunu nasıl göremiyorlardı?