Hep ormanı arıyorsun. Kafesin her köşesinde, arada gidip çıktığın havuzunda, seni izleyenlerin gözlerinde, bir umudun peşindesin. Tuhaflığın, isteksizliğin, aldırmayışın hep ondan. Ya sen ormanı bulacaksın ya da orman seni bulacak.
İçimde her şeyi bilen ama susan, binlerce yıldır yaşayan biri var, dedi bana. Rüyalarımda koca bir dünya haritasının önündeyim. İstediğim yere dokunup orada ne olup ne bittiğini görebiliyorum zihnimde. Alaska’da bir kasabanın otobüs tarifesini okuyabiliyorum mesela; bir otobüs gecikiyorsa bundan haberim oluyor. Afrika’daki bir evde pişen yemeğin tarifini de biliyorum. Eğer chambo balığına gereğinden fazla manyok yaprağı konulmuşsa bunun yarattığı farkı dilimde hissedebiliyorum. Veya Güney Kore’de tır şoförleri greve gidiyorsa hangi sevkiyatlarda aksama olacağını biliyorum. Ama bilmek yetmiyor, diye ilave etti. Görmek, bilmek, duymak başka. Bir de müdahale edebilmek var. Benimki hayvan bilgisi.