Hacer Kılcıoğlu 1955’te Manisa, Alaşehir’de doğdu. İngilizce öğretmenliği yaptı. Gezgin olmayı seven, sık sık yolculuklara çıkan Kılcıoğlu, çocukluk ve gençlik anılarını, Ben Eskiden Çocuktum ve Jale’yle Konuşmak adlı kitaplarda topladı. İlk çocuk romanı Perşembeleri Çok Severim’i aynı mahallede büyümüş üç ünlü sanatçının çocukluk yıllarını anlatan İzmir’de Üç Çocuktuk izledi. Eğlenceli çocuk romanı Bugün Adım Kaktüs Benim’in ardından Kılcıoğlu, çeşitli ülkelere yolculuklarının izini taşıyan çocuk öykülerini Aydede Her Yerde adı altında topladı ve kitap, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nce (ÇGYD) 2012 Yılın En İyi Çocuk Öyküleri Kitabı seçildi. Ertesi yıl Gevrekçiii’de simit satıcısı İzmirli bir çocuğun hayat mücadelesini anlatan yazar, son romanı On Numara Çocuklar’da üç romanının sevilen kahramanlarını bir araya getirdi. Kılcıoğlu, eşiyle birlikte İzmir’de yaşıyor, iki çocuğu var.
Sevgili Hacer Kılcıoğlu’nun ne zaman bir kitabını okusam aklıma Fransız yazar Rochefoucauld’un “Samimiyet, bir iç açılışıdır. Pek az insanda bulunur.” sözü geliyor. O kadar doğal, içten bir dili var ki inandırıcı olmak için hiç uğraşmasına gerek kalmıyor. Kılcıoğlu, “Günışığı Kitaplığı”ndan yayımlanan son kitabı “İyi Günler Eczanesi”nde de bu
Bu kitabı çok beğendim.Herksese tavsiye ederim.Kitabın konusu ise Mahmut adlı bir çocuğun babasının hastalığı nedeniyle İzmir sokaklarında gevrek yani simit satması.Bir gün yağmur yağarken ıslanmış birini görür.İlk görüşünde sevmişti onu.Adı Frank idi.İlk görüştükleri gün bir pidecide pide yerken Frank Mahmut'a bir belgesel çektiğini söyledi.Bu belgesel de çalışan çocuklar ile ilgiliydi.Hergün mahallede mahalledeki çocuklarla belgeseli çektiler.Bütün yaz belgeseli çektiler.Yaz tatilinin bitmesine 1 hafta kala bütün mahalledeki çocuklara hediye aldı.En özeli Mahmut'a idi.Ona bir dizüstü bilgisayar almıştı.Tatil bitmeden Frank, Mahmut'un babasına bir apartmanın görevlisi olarak çalışabileceğini söyledi.Babası da eskiden hastalığı azıcık geçtiği için fırında çalışmaya başlamıştı ancak orası ona ağır geldiği için yatağına geri dönmüştü.Şimdi ise bu iş çok mümkündü.Yazın bitmesine 1 gün kala o eve taşındılar.Mahmut çok mutluydu çünkü artık babası eve ekmek parası getirecek ve o da istediği güzel bir okula gidecek ve gevrek satmaktan kurtulacaktı.Kitabın hepsini anlatmak istemedim tadı kaçar çünkü...:D
Kitap... Sizi bi çok yeri gezdiren, bi çok duyguyu tattıran muhteşem bir şey. Bu kitapta yaşamadığım görmediğim geçmişe gittim. İnsanların samimiyetin olduğu, özlemin, sevginin, çocukluğun en diplere kadar yaşandığı özlem dolu senelere gittim.
Yıllar geçecek ve ben bugünümü özleyeceğim. Çok daha fazla yıl geçecek ve torunlar bu yaşamadıkları yılları özleyecek. Hayat tam olarak bu belki de... Yaşamadan görmeden tatmadan özlem duymak. Kitap baştan sona bu güzel mi güzel yılları anlatıyor. Bir çocuk saflığıyla... Bi şefkatle, bir özlemle, duygu yüklü sözcüklerle.
Geçmişe özlem daima olacak. Kitap hakkında çok daha fazla şey yazabilirim ama yazmayacağım. O yılların büyüsa kaçsın istemiyorum ve bir alıntı ile nokta koyuyorum;
"Hayat da bir nokta... Galiba..."