Allah, o Kur'anı, müminler için, karanlıkları aydınlatan bir nur, şüpheleri bertaraf eden bir aydınlık, sapıklığa götürecek yollarda doğruyu gösteren bir rehber, kurtuluşa ve hak yola ileten bir kılavuz kılmıştır.
Bilin ki öğrenilmesi için çaba harcanmaya en layık olan ve bilinmesiyle hedefe ulaşılan şey, elde edilmesiyle Allah'ın rızasına erişilen bilgidir. Bilenini doğru yola ve hidayete götüren bilimdir.
Zamanlarında belagat ve hitabetin, şiir söylemenin, fesahatin, seçili yazının ve kehanetin önderleri olan bir kavme tek bir kişinin
meydan okuyarak yaptığı beyan, naklettiği kelam ve takip ettiği mantıktan daha yüce bir mantık, daha şerefli bir kelam ve daha etkili bir hikmet yoktur. Öyle ki o ilahi beyanı tebliğ eden kişi kendisine meydan okuduğu insanların her hatibine, her beliğine, her şairine, her fesahatçısına, her seçili konuşanına ve her kâhinlik yapanına meydan okumuştur.
Emirü'l-Müminin Ali şöyle buyuruyor:
"Ben Allah'ın kulu, Peygamber'in kardeşiyim: benim Sıddık-ı Ekber (en büyük sıddık) Bu sözü benden sonra iftiracı ve yalancıdan başkası söylemeyecek."
Şerh:
Hz. Ali kendisini diğer hiçbir sahabeyle kıyas kabul etmiyordu. Hadislere bakarsak aslında onun sıradan bir sahabe olmadığını Sahabe'den çok daha üstün bir makamı olduğunu görürüz.
O kendisiyle kıyaslanan kimselere (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Muaviye vb.) kişiler için şöyle diyor: "Nasıl oldu da böyle kimselerle bir tutulur oldum ben!?" Bu sözleri şu kaynaklarda bulabilirsiniz. (Tezkiretu'l-Havas, Tuhefu'l-Ukul, Mecmau'l-Emsal)
Resulullah bu savaşta sancağı önce Ebubekir'e verdi. O kaleyi alamadı ve geri döndü. Sonra Ömer'e verdi Ömer de kaleyi alamadı ve geri döndü. Bu Resulullah'ın çok ağırına gitti. Bu sırada Ebubekir ve Ömer birbirlerini korkaklıkla suçluyorlardı. Resulullah dedi ki:
"Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki, o Allah ve Resulü'nü sever, Allah ve Resulü de onu severler. Döne döne vuruşur, asla düşmana sırt çevirip kaçmaz (Ebubekir ve Ömeri kastediyor). Allah onun önünü açar. Cebrail sağında ve Mikail de solunda olur."
Ömer b. Hattab şöyle dedi: "O günden başka hiçbir zaman emirlik istememiştim. O gün bayrağın bana verilmesini temenni etmiştim." Tezkiretü'l-Havass, s.32
Sancak Ali'ye verildi...
1. bölümün sonu
Teke tek vuruşmak üzere kalenin dışına çıktılar. İlk olarak dışarı çıkan kişi, cesaretiyle nam salmış Merhab'ın kardeşi Haris'ti. Haris'i gören müslümanlar geri çekildiler.
Ali ise yerinden sıçrayıp Haris'in karşısına çıktı. Şiddetli bir vuruşma ve çatışma yaşandı. Sonunda Ali onu öldürdü. Yahudiler bozguna uğrayarak kaleye geri döndüler.
Daha sonra Merhab çıktı. Üst üste iki zırh giymiş, iki kılıç kuşanmış ve başına iki sarık birden bağlamıştı. Elinde ise çatallı bir mızrak vardı.
O ve Ali birbirlerine karşılıklı olarak birer darbe indirdiler. Ali bir darbe indirdi. Başının üzerine yerleştirdiği taş parçasını ve miğferini parçaladı ve kafasını ikiye ayırdı. Kılı. azı dişlerine kadar batmıştı. Yahudiler savaşçıları Merhab'a olanları görünce, bozguna uğramış olarak kaleye döndüler ve kapıları üzerlerine kilitlediler.