İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirdi (1914), öğretmenliği yeğleyerek Kastamonu Lisesi’ nde işe başladı, Kurtuluş Savaşı’nın bir bölümünü oradaki görevinde geçirirken, Açıksöz gazetesinde yurtseverce coşkunlukla seçkin yazılar yayımladı, aynı bilinçle Balıkesir’de İzmir’e Doğru gazetesinin başyazarı oldu. Ankara Erkek Lisesi’ndeyken Yunus Nadi’nin Yeni Gün gazetesine sürekli makaleler yazdı (1921), maarif müdürlüğü yaptı (Adana 1928-1931), milletvekilliği yaptı (1934-1946 Sinop). Cumhuriyet gazetesinin sürekli yazarlarından biri oldu (1940-1951), 1946’dan sonra Galatasaray Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğini sürdürdü, gazete yazılarının çoğu (Cumhuriyet, Edebi Sohbetler) kitaplaşmadan kaldı. Cumhuriyet döneminin değer ölçüleriyle gerekli olan edebiyat tarihine dayalı Türk Edebiyatı ders kitaplarını ilkin o yazdı, özentiye yakın mecazlı ve özenli biçemiyle ders konularını sevdirmeye çalıştı: Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi (1925). Tanzimattan başlayan bu eser, sonradan Edebi Yeniliğimiz (2 cilt, 1931-1932) ve Tanzimattan Beri Yeni Edebi Yeniliğimiz (2 cilt) adlarıyla az çok değişiklik ve erkeklerle yeniden basıldı (1940).
Başlıca eserleri: Atatürk için (1939), Avrupa Edebiyatı ve Biz (2 cilt, 1940-1941), Edebiyat Bilgileri (1942), Tunadan Batıya (gezi notları, 1935-1944), Yurttan Yazılar (1943), O Zamanlar (Kurtuluş Savaşı üzerine, 1936, anılar).
Unvan:
Türk yazar, edebiyat tarihçisi, gazeteci, siyasetçi.
“Kasım’ın 10. sabahı, Perşembe... Masamda yorulunca Boğaz’a bakarım. Deniz düşünceyi dinlendirir. O gün denizden ve manzaradan çok bayrağa takılıyım. İki gündür raporlar yine fena. Bu krizi de atlatacak mı?
Fakat ne o? Bir kıpırdanma, bir iniş; ah lanetli gerçek, bayrak yarıya indi. Yıllardır o oraya geldikçe, yakut bir müjde halinde parlayan bayrak. Şimdi neye benziyor? Al bir kefene mi, akan kana mı? O artık bir bayrak değil; sönen bir alev, devrilen bir şafak mı?
Ne çıkar, ne söylersen söyle, her şeyi şu yarıya inen bayrak söyledikten sonra.”
''Cephedeki zaferi onun kılıcı kazandı; fakat içerideki davayı kazanan hitabetidir. Onun o kadar muhalifi vardı, niye yenildiler? Hitabetinin devliği... Hepsi o deve çarpıyor ve çarpıp devriliyordu.''
“O içeride geriliği, cephede düşmanı yendi; ezellik saltanatı, asırlık hilafeti, yüzyıllık fesi, bin yıllık harfi, Hatay’da sömürgeciliği, Çanakkale’de dünyayı yenenleri... O, dışı içi, her şeyi her şeyi yendi ve... Yalnız çürük bir ciğere yenildi.”
''Yalnız erkeği değil, kadını da yiğit. Dövüşen erkeğe kağnı dizileriyle, haftalarca yürüyerek, erzak ve mühimmat götüren kadın... Kendisi ıslanırken, araba ıslanmasın diye sırtındakini çıkarıp gülleye örten Anadolu kadını. Yenen erkekse yendiren kadın oldu. Sakarya, millet şuurunun bütünleşmiş bir şahlanışıdır.''
Konya Belediyesi'nde Başkan söylevini okurken bazı Fransızca sözcükler paralamış Örneğin 'Fatih' yerine 'Conquérant' kelimesini kullanmıştı. Buna adamakıllı canı sıkıldı. Sofradan kalkınca bize 'kendimi zor zapt ettim.' dedi.
Kelimenin Fransızca oluşuna mı yoksa anlamına mı kızdınız? diye sordum. İkisine de dedi ve ekledi. Ben 'Fatih' değil yalnızca milletin kurtulmasına çalışmış bir adamım."
I. Dünya Savaşı başladığında yeni mezun bir edebiyat öğretmeni olan İsmail Habib Sevük; İzmir'e Doğru, Açık Söz, Yeni Gün, Hakimiyeti Milliye gazeteliklerinde yazarlı yapmıştır. Bazı gazetelerde makaleleri yayımlanmış ve Milli Eğitim içerisinde görevler üstlenmiştir. Bu çok yönlü Türk aydını, Atatürk'ün de özel ilgisine mazhar olmayı da başarmıştır.
Bu ilgi sayesinde Atatürk'ün 12 gün süren Adana, Mersin, Konya, Afyon, Kütahya vilayetlerini kapsayan yurt içi gezisinde bulunma fırsatı edinen tek gazeteci olmuştur. Bu gezi sırasında edindiği izlenimleri ve Atatürk'ün yaptığı 15 söylev hakkında aldığı notlar bu kitabın ilk kısmı olan "Atatürk'ün Ardından" bölümüne kaynak olmuştur.
Kitabın ikinci kısmı olan "Hayatta İken Yazılanlar", Orhan Koçak'ın "Milli Mücadelenin En İçten Sözcüsü" olarak adlandırdığı Sevük'ün Atatürk ve milli mücadele dönemi hakkında yazdığı ve gazetelerde yayımlanan, daha sonra da "İmtihan Veren Millete" adıyla kitaplaşan makalelerinden bazılarına yer verilmiştir.
Kişisel yorumum; tarihe yaşayarak tanıklık etmesi ve Atatürk'e olan yakınlığı sayesinde Sevük bizlere samimi, bazen sitemkar bazense gurur verici çıkarımlar sunmuştur. Ancak döneme ve kişilere olan hayranlığı kitabın bazı kısımlarında anlatının önüne geçmiş ve dili zayıflatmıştır.
#197114048#197349015
Atatürk'le Beraberİsmail Habib Sevük · İş Bankası Kültür Yayınları · 2022107 okunma
Merhaba...
İsmail Habib Sevük, çok yönlü bir insan. O, bir edebiyatçı, bir öğretmen ve aynı zamanda Ulu Önder'in yurt gezilerine eşlik eden bir gazeteci.
Kitap, Gazi'nin 1922'den 1938'e kadar yanında bulunan İsmail Habib'in anılarından oluşuyor. Atatürk'ün ölümünün ardından 1939'da kaleme alıyor anıları İsmail Habib.
Döneme canlı tanıklık eden yazar kitapta anılardan, anekdotlardan ziyade yer yer fotoğraflara da yer vermiş. Aşina olduğumuz Atatürk ve diğer görsellerin nerede, ne zaman çekildiğine, fotoğraflarda kimlerin olduğunu da açıklamış bize yazar.
Eserde, şimdiye kadar duymadığım, okumadığım iki bilgi ile tanıştım. Bunlardan birincisi, Mustafa Kemal'e bir "Kurtarıcı" olarak seslenen Ziya Gökalp'in "İstida" başlıklı bir şiirinin varlığından haberdar oldum. Diğeri ise, Gazi Paşa'nın bir süreliğine dalmasına sebep olan İsmail Habib'in okuduğu Nazım Hikmet'in "Kırk Haramilerin Esiri" adlı şiiri. Bu öğrendiğim iki yeni bilgi kitabı daha bir anlamlı kıldı gözümde. Farklı bir şeyler öğrenmek her zaman iyidir.
Keyifli okumalar dilerim...
Atatürk'le Beraberİsmail Habib Sevük · İş Bankası Kültür Yayınları · 2022107 okunma
1920-1923 yılları arasında "İstiklal Savaşı" dönemi anlatılıyor.Açık Söz'de yayınlanan yazıların toplanarak kitap haline getirilmiş biçimidir.Düşmanı yerden yere vuran ve Türklüğü, Türk askerini , Türk halkını öven bir anlatımı var.
O Zamanlarİsmail Habib Sevük · Ötüken Yayınları · 201411 okunma