gerçekte oLanLarı anLamak için onun yaşamını çocukLuğundan başLayarak inceLemek gerekir, çünkü şaşırtıcıdır, ama onun yaşamındaki mutsuzLuk tohumLarı daha o günLerde atıLmıştır ...
... Çünkü bana sitem eden düşman değildi; yoksa ben katlanırdım;
Bana karşı kibirlenen hasım değildi; yoksa ondan gizlenirdim.
Fakat sen idin, bana denk olan eşim, arkadaşım ve can dostum...
Bir akşam, yaşamının son günlerinde, genç bir delikanlı ziyaretine geldiğinde Agatha, ona kendi yaşam felsefesini kapsayan bir alıntı sundu:
Üç hazinen var,
Onları gözet ve güvende tut.
Bunlardan birincisi aşk.
İkincisi hiçbir zaman çok fazla bir şey yapmamak, Üçüncüsüyse bu dünyada hiçbir zaman birinci olmamak. Aşk insanı korkusuz kılar,
Fazla bir şey yapmayanın yedekte daima bir şeyler yapacak bol gücü olur.
Birinci olmamaksa kişinin yeteneklerini geliştirmesini ve olgunlaştırmasını sağlar.
Eser, Agatha Christie'nin 1926 yılında gizemli bir şekilde ortadan kaybolduğu on bir günlük zaman dilimini temel almaktadır. Bu on bir gün üzerinden Cinayetler Kraliçesi olarak tanıdığımız Agatha Christie'nin yaşamında önemli sayılan aşkın, ailenin, mutluluğun, mahremiyetin, gizemin, acılarının, dostluklarının, ihanetin ve yazarlık yaşamının önemli ipuçlarını öğreniyoruz.
Agatha Christie'nin hem kişisel hem de yazarlık dünyasını etkileyen ve belirleyen etmenlerin üzerinde durarak, yazarın iç dünyasını görmemize yardımcı olduğundan; Agatha Christie'nin On Bir Kayıp Günü, okunmaya değer bir eser olarak ele alınmalıdır...
Hic begenmedim acikcasi. Cok sevdigim yazarin hayatini para kazanmak icin kullanilmasi ise mide bulandirici acikcasi. Özel hayatinin böylesine didiklenmesi ayrica cok cirkin. Hele bunu para kazanma malzemesi olarak kullanmak daha da korkunc.