Julia Kristiva (24 Haziran 1941, Sliven), edebiyat teorisyeni, psikanalist, yazar ve filozof. 1965'ten beri Fransa'da Paris'te yaşamakta ve çalışmalarını esas olarak burada yürütmektedir.
Julia Kristeva, 1970'li yıllardan itibaren çağdaş aydınların en saygın isimlerinden biri olmanın yanı sıra, eleştirel felsefenin de en önemli dayanaklarından birisi olmuştur. 1973 yılından beri Denis Diderot Üniversitesi'de profesör olarak kürsüye sahiptir. Dilbilim,
Title:
Edebiyat teorisyeni, psikanalist, yazar ve filozof.
Ömer Gezen' e ve tüm dostlara teşekkür ederim.Sizler de bu anlamlı harekete katılmak isterseniz #51007323
{Liste Güncellenecektir. Yoruma Siz de Sevdiğiniz İncelemeleri İliştirebilirsiniz.}
*Gülnaz Eliaçık
Aramızda çünkü, dünyayı tanıdığımızdan beri kendimizi arıyoruz.
Aramızda çünkü, davranışlarımız doğuştan(özgün) değil, toplumun ahlak ve değer paradigmaları çerçevesinde şekilleniyor.
Aramızda çünkü, kadın bugün bile erkeğin ötekisi konumunda.
Aramızda çünkü, kendisiyle eşit olmayı hazmedemeyen ataerkil, dini referanslarla iş başında.
Aramızda çünkü, sonu gelmeyen bu oluşun mücadelesi de bitmiyor.
Aramızda çünkü, kadın erkekle tutsak değil özgür olmalıdır.
Aramızda çünkü, bütün 'yaptırımlardan' sıyrılıp kendimiz olmalıyız.
Aramızda çünkü, insanın antropolojik travmaları devam ediyor.
Julia Kristeva, bu kitabında Simone de Beauvoir derlemesi yaparak geniş bir analiz metni oluştururken bir yandan da ataerkilin Çin'den Afrika'ya kadar toplumsal çürümüşlüğünü yansıttığı uygulamalara değinip kadının dünya genelinde nasıl bir baskının altında tutulduğunu gözler önüne seriyor.
Feminist felsefede Beauvoir etkisini anlatırken, Beauvoir sonrası süreçte feminizmin kendisine nasıl bir yol çizdiğine de değiniyor yazarımız. Oldukça güçlü bir biçimde Beauvoir etkisini görebiliriz Kristeva üzerinde. Keza Beauvoir'dan etkilenmeyecek, düşüncede yolu Beauvoir'dan geçmeyecek kişi tanımıyorum açıkçası.
Toplum-bilimci bir niteliğiyle bizlere yol gösterici olan Beauvoir ve felsefesi varoluşumuza umut ışığı olduğu sürece (ki çağlar boyunca olacak), o ışığın perdenin, pencere mazgallarının arasından süzülerek gelmesini seyretmek yerine kadını da erkeği de o mazgallardan kurtulması gerektiğini bilecek.
Dünyayı yeni yeni tanımaya başlarken, güneşin göz kamaştıran parlaklığı vardı önce. Onun o büyülü ışıltısına bakabilmek için gözlerimi zorlardım. Öyle işlerdi ki içime, geceleri sadece parıldayan yıldızları, ayı ve çok uzaklardan bana göz kırpan gezenleri görürdüm sadece. Sonra bir gün, tüm o ışıklar, şamdanlarda yanan mumlar gibi bir anda söndü.
Kristeva, 20. Yüzyıl felsefesini üç evrede açıklar: Süfrajetler, Simone de Beauvoir ve 68 Mayısından sonra yeni özgürleşmeler ve yeni çıkmazlar. Kristeva’nın Beauvoir keşfi, 1958’de İkinci Cins kitabıyla tanışmasıyla başlıyor. Kristeva bu süreci, Dünya’nın Stalin Sonrası çözülme sürecinde olduğunu söyleyerek, özgürlüğün açıkça tartışıldığı o