"Sanırım rakibim öyle biri değil. O çok... Oldukça iyi bir oyuncu."
Ben... Neden oynadığımı tam olarak açıklayamam. Satranç sevdiğim bir oyun. Önce ilk hamleyi yaptığımda bir bakıma meydan okuyorum.
Tory, Bayan Thornhill Akademisi'ndeki tahsilini annesi hastalanınca yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Vefatından sonra da üvey babaları, Tory'nin evde kalıp annesinden kalan işleri yürütmesi ve bir taraftan da okulunu bitirmesi için ona baskı yapmıştı. Tory genç yaşında eğitim hayatıyla ev işleri arasındaki dengeyi kurmak zorunda kalmıştı.
Leif direk konuya girdi ve son olarak önerdiği başlık parasını söyledi."Sanırım bir şeyleri yanlış anlıyorum" dedi profesör.
"Üzgünüm profesör, kelimeleri yanlış mı kullandım?"
"Belki de. Bana Krista için yirmi bin pound önerdiğini duyduğumu sandım."
"Bunun size hakaret olduğunu biliyordum. Daha fazla önermeliydim. Kızınız bundan çok daha fazla..."
"Sizi birkaç hafta daha beklemiyordum." dedi babasına.
"Evet, mektubundan sonra ikimiz de endişelendik."
Leif onu nerak mı etmişti? Kesin babası nazik davranmaya çalışıyordu. "Eh, artık evdesiniz ve üzüldüğümü söyleyemem."
Leif'in gözleri açıldı. "Demek sen de beni düşündün."
Krista'nın yanakları kızardı. Onu gerçekten hiç düşünmemişti veya düşünmemeye çalışmıştı. "Aslında onu babama söylemiştim.
Ama Leif'in ona inanmadığı ortadaydı. Adam hiç değişmemişti. Hala bir çılgındı.
Freddie: "Tanıştığımıza memnun oldum moruk."
Leif'in kaşları çatıldı." Moruk? Ne dedin sen bana?"
Genç adamın gözlerine bir anda korku çöktü. "Kötü bir şey demedim gerçekten."
"Argo" dedi Krista. "Konuşma dilinde yerel bir ifade. Sadece selamladı seni."
Leif kafa salladı." Ben de memnun oldum tanıştığımıza moruk."