Jules Verne'in mezarı üzerinde sade bir heykel yükselir: Ünlü yazarın mermerden yapılmış heykeli, mezar taşını kaldırır ve sağ elini tutkuyla yukarıya, güneşe ve işığa doğru kaldırır. Veciz mezar kitabesi şöyle der: "Ebedi Gençliğe."
Ölümünden sonra yayımlanan sekiz roman ve bir hikâye kitabı, "Jules Verne efsaneler zinciri"nden birinin da- ha gerçek olmadığını gösterdi. Onlar yazarın gerçek yüzünü bize hiçbir zaman olmadığı kadar iyi gösterdi. Yeteneğinin söndüğü ve tam bir karamsarlık içinde olduğu fikrinin doğru olmadığı ortaya çıktı. Hayır! Onun dizginlenemez ruhu yaşam doluydu, görmeyen gözleriyse uzakları net bir biçimde Ve henüz bitmeyen üçüncü yaşamı devam ettiğinden Jules Verne'in ölümü çok büyük önem taşımaz.
Jues Verne'in bahtına, bir değil, üç yaşam sürmek gibi nadir rastlanacak bir mutluluk düştü. Birincisi gerçekteki yaşamı, ikincisi onun çağdaşlarının tasavvur ettiği yaşamı, üçüncüsüyse eserlerinde somutlaşan hayallerindeki yaşamıydı.
Bu yıllar Jules Verne'in şimdiye kadar iyice alıştığı bir hayalinden kurtulduğu dönemdir. Kırk sekiz yılından beri bütün insanlığa hizmet eden ortak bir Kültür gibi, büyük harfle başlayan ortak bir Bilim olduğuna inanıyordu. Oysa yazar şimdi, bilimin insanlığa geleceğin kapısını açan evrensel bir anahtar olduğu şeklindeki inancını yitirmektedir.
Jules Verne kendisini gene de mutlu hissetmiyordu. Mektubunun birinde şöyle yazıyordu: "Hayatım öyle dolu ki, can sıkıntısına yer kalmıyor. Bu neredeyse dilediğim her şey demek." Buradaki gizemli "neredeyse" sözcüğü acaba ne anlama geliyordu?