Mahmut Şenol, 1958de İstanbulda doğdu, bu kentte büyüdü.
Üniversitede iktisat eğitimi aldığı sırada gazetecilikle tanıştı.
1976da muhabir olarak çalışmaya başladığı Cumhuriyet gazetesinde sekiz yılını geçirdi. 1984de askerlik görevi için gazeteden ayrıldı, dönüşünde bir yıl süreyle Son Havadis gazetesinde görev yaptı.
1986da Babıaliye geçici olarak ara verdi. Tekrar basına, medyaya televizyonlar aracılığıyla döndüğü 1993 yılına kadar ticaretle uğraştı.
1998de ABDye ailecek göç eden Mahmut Şenol, orada konuk öğrenci olarak Purdue Üniversitesinde siyaset ve felsefesi doktora derslerine katıldı.
Indiana Eyaletine yerleşip yaşamış olan yazarımız, CBS TVnin yerel haber kanalında çalışıyordu.
ABDden Cumhuriyet, Gazete Kent, Birgün gazetelerine, Bodrum Magazin dergisine haftalık yazılar, Arkitera mimarlık web-sayfasına yazı ve röportajlar göndermekle gazetecilik bağını sürdüren Şenol, Londra kaynaklı internet yayını yapan Açık Gazetenin de Amerika temsilciliğini üstlenmişti.
Phaselis Adağı ve Bay Konsolos adlı romanlarını ülkesi dışındayken yazan Şenol, Çerkes Âdil Paşanın Tahsildarlık Günlerini de ülkeye dönüş yapmazdan kısa süre önce tamamlamıştır.
Mahmut Şenol 2007 yılı yaz başında doğup büyüdüğü kentine geri döndü.
Şenol, Türkiye Yazarlar Sendikasının yanı sıra Uluslararası Pen Yazarlar Derneği Derneği, Dil Derneği, Edebiyatçılar Derneği ve Çağdaş gazeteciler Derneğinin de üyesidir.
Köy kahveleri böyle zamanlarda, köy senatosu oluverir, önemli kararlar orada alınır. Eski zamanların Atina demokrasi için meydanlarında toplanan halk meclislerinin görevi neyse, işte benzeri Anadolu'nun köy kahveleridir.
Romanlarını severek okuduğum @mahmutsenolofficial un hikaye kitabını da alalı uzun zaman olmuştu. Okumak bu güne kısmetmiş. 11 hikayeden oluşan bu kitapta gazetecilik yapmış yazarın toplumun aksıyan yönlerini, insanların saflık ve cinliklerini, belli meslek sahiplerinin emekli olsalar dahi halen o işle iştigal olmalarını, çarpıcı haber olacak olayları, insanların halden hale düşmelerini, toplumun farklı kesimlerini kaleme aldığı bu hikaye kitabında en çok Çarşının Namuslu İnsanları hikayesini sevdim. Fakültenin Tarihi Şahsiyetler Koridoru ise, Türkiye’deki bilimin ilerlemene sebeplerinden birini ele alışı nedeniyle en etkilendiğim hikaye oldu.
Herkese merhaba. Kitabın konusundan bahsedecek olursam; (bahsetmeyi başarabilirsem tabii) Prens Albert isimli geminin kaptanının kıyıya yanaşması ve kartpostalları andıran kasabada bir çok ev varken özellikle bir tanesinin kapalı panjurları ardında Bay Konsolos’un olduğunu bilmesinden bahsediyor. Zamanda bir ileri bir geri yaparak ilerliyoruz kitapta. Daha sonra o konsolosluğun Tangerine Cumhuriyeti’ne ait olduğunu ama İkinci Dünya Savaşı’ndan öyle bir ülke olmadığını okuyoruz. Ama gene de konsolosluk var? Kasabalı Bay Konsolos’a sınırsız bir saygı gösteriyor. Geçmiş zamanda Bay Konsolos Prens Albert’le gelen bir tango artistine aşık oluyor. Kadın mesleğini bırakıp konsolosun yanına taşınıyor. Ama gel zaman git zaman konsolos ile alakalı şüpheleri olmaya başlıyor. Daha sonra ortalık karşıyor. Ben tamam aşk acısı kitabı okuyacağım derken olay bambaşka yerlere gitti ve ben nasıl gittiğini anlayamadım bile.
Bay Konsolos’un kendini beğenmişlik ve egosunu alıp duvarlara çarpmak istedim. Ve maalesef kitabı biraz kafa karıştırıcı ve zorlayıcı buldum.
Bay KonsolosMahmut Şenol · h2o Kitap · 20209 okunma
Çerkez bir İstanbul beyefendisi, çanakkale’nin Biga ilçesindeki Mahmudiye köyünde yaşamaya karar verir. Eşini de o köyden seçer. Evlenip çoluk çocuğa karışır. Kendine kitaplardan bir dünya kurar fakat karısı için bu dünya tuhaflıklarla doludur. Karı koca birbirlerini hiç anlayamazlar, her biri ayrı dünyaların insanıdır.
Sonunda Çerkes Adil Bey, karısının bunaltıcı hal ve davranışından kaçmak, kitaplarda rastladığı ,okuduğu , hayalini kurduğu maceralara atılmak için 1942 yılında çıkan Varlık Vergisi Kanunun uygulamasında tahsildarlık yapmak için başvuruda bulunur ve kabul edilir. Yanına kolluk kuvveti olarak bir onbaşı verilir. Kendisi atının üstünde onbaşı bir katır üstünde dağ tepe dolaşıp, vergi toplarlar. Çerkes adil ile onbaşı , Don kişot romanından fırlaşmış gibilerdir. Karşılaştıkları her insan onları ayrı maceralara sürükler.
Komik, hüzünlü ve akıcı bir roman. Tavsiye ediyorum.