Margaret MacMillan sözleri ve alıntılarını, Margaret MacMillan kitap alıntılarını, Margaret MacMillan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kürtler çeşitli hükümetlerin yönetimi altında kalmışlardı. Bir kısmı Atatürk hükümetinin, bir kısmı İran'daki Rıza Şah'ın, bir kısmı da Irak'ta Faysal'ın hükümetlerinin yönetimindeydi ve bu hükümetlerin üçünün de Kürt özerkliğine tahammülü yoktu. İngilizler Irak'ta bir süre Kürt bölgelerine ayrı bir yönetim getirme fikriyle oyalandılar. Kürtlerin
Türkiye için hazırlanan anlaşmada Kürdistan'ın durumu havada bırakılmıştı. Ya Türkiye içinde özerk bir bölge, ya büyük güçlerden birinin koruması altında manda, ya da tam bağımsızlık olacaktı. Sınırlar da kesin değildi. Bir inceleme heyeti gidip bilgi getirecekti. (İngilizler kendi istedikleri bölgelerin yeni Irak devleti sınırlan içinde olmasını sağlamışlardı.) Muğlak bir vaat vardı: Eğer Kürtler kendilerinin bağımsızlığa hazır olduğu konusunda Milletler Cemiyeti'ni ikna edebilirlerse ve bağımsızlığı gerçekten çok istiyorlarsa, günün birinde Irak'taki yakınlarıyla biraraya gelebilirlerdi.
Bunlar ve diğer koşullar hakkındaki bilgiler, 1920 ilkbaharındaki San Remo Konferansı sonrasında sızmaya başlayınca, Türkler arasındaki tepkinin nasıl olacağı zaten çok belliydi. Curzon'un Ankara'ya yolladığı temsilcinin anlattığına göre, Türkler bu haberlere her yerde kahkahalarla gülmüş, askeri hazırlıklar birdenbire büyük ölçüde artmıştı. Ankara'da milliyetçi hükümet, hem bu koşulları, hem de sultanın hükümetini reddetti. İstanbul'dan milliyetçiler dereler gibi Ankara'ya doğru akıyor, Atatürk'ün kuvvetlerine katılıyordu.
Kürtlerin kendilerine gelince, onlar aralarında yine her zamanki gibi bölünmüş durumdaydılar. Türklere mi güvenmeliydiler, yoksa İngilizlere mi? Ermenilerle barışmaya mı çalışmalıydılar? Bolşeviklerden yardım mı istemeliydiler? Yunan tehdidi bir çoğunun kararını vermesini sağladı; en azından o an için. 1919 ilkbaharında Yunanlılar İzmir'e çıkıp,
Junker
Terim aslında gerçek bir kişi olan, toprak asilzade junker'den türeyerek 19 yüzyılın yaygın kullanımında, toprak sahibi olan Prusyalı soyluları niteliyor
Amerika hiçbir zaman Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiş değildi. Böyle olunca, bu imparatorluğun kaderinde söz sahibi olma açısından da durumu netameliydi. Wilson'un On Dört Nokta'sından yalnızca bir teki Osmanlılara değiniyordu, o da biraz müphem bir maddeydi: "Bugünkü Osmanlı İmparatorluğunun Türk kesimlerine güvenli bir egemenliğin güvencesi verilmeli, ama halen Türk yönetimi altında bulunan diğer uluslara da kuşku payı olmayan bir yaşam güvencesiyle, müdahalesiz bir özerk gelişme fırsatın güvencesi verilmelidir." Türk kesimler nereleriydi? Kimler özerk gelişme fırsatına sahip olacaktı? Araplar mı? Ermeniler mi? Kürtler mi?