Öncelikle böyle gerçek tarih ile harmanlanan tarihi kurgulara bayılıyorum. Bu yüzden oldukça zevk alarak okudum. Diğer bir yandan bana Outlander (Yabancı) Serisini hatırlattı ki bu da önemli bir artıydı. Beni rahatsız eden tek nokta erkek karakterin bir kaç ismi olması ve kitabın genel anlatımında sürekli isminin değişmesinin yarattığı kafa karışıklığıydı.
️
Catherine şımarık bir kızdır. Hevesle gözde subay aşkından gelecek evlilik teklifini beklerken attığı yanlış bir adım yüzünden subayın, vahşi bir yabancıyla düelloya girmesine neden olur. Düelloyu kazanan yabancı hiç istemeden şımarık bir geline sahip olmuştur. Catherine zorla evlendirildiği bu adamdan kurtulma planları yaparken adamın sahte kimliği açığa çıkar. Bir İngiliz olarak tanıdığı bu adam isyancı bir Jakobittir. Alexander ve Catherine İskoçya yollarında birbirlerine diş geçirmeye çalıştıkları sırada başları sık sık belaya girer. Yaşam ile ölüm arasındaki dengeler ortaya çıkan hislerle beslenerek alt üst olur. Bir esir olduğunu düşünen Catherine esaretinden kurtulmak istemeyen aşığa dönüşürken, yaklaşan savaş Alexander Cameron'a onu göndermekten başka şans bırakmaz.
️
"Madem merak ediyorsun, küçük hanım, kadınlarımın ateşli ve güçlü olmasını severim. Sarışın severim. Fidan gibi ince, uzun olmasını ve uygun zamanlarda yumuşak başlı davranmasını isterim. Yabani çiçek renginde gözleri olsun isterim. Konuşurken küstahça büzülen ve nefesi kalmayana dek öpeceğim dudakları olsun isterim."