Ümitsizce bir yol arıyordu ama değiştirilemez gerçek şuydu ki bir şeyi bir kez dediğinde, artık o şey denmiş oluyordu. Bir kez ağzından çıktığında artık geri alamıyordun.
Onca plan yapmanın, bir şeyleri elde etmek için didinmenin ne anlamı vardı her şey öyle pat diye, anında bitebiliyorsa? Gözüne bir tür ihanet gibi görünüyordu bu. Tanrı'nın yaptığı korkunç bir şaka gibi.
This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
Ian sat at his desk, contemplating the cold, inescapable reality of death. "He's gone," his father said. One moment there was a person on the table, the next moment it was just a corpse.
Bol şans. Belki de işin püf noktası buydu. Belki de hayat ne kadar uğraşıp didindiğine, ne kadar kararlı, ne kadar mantıklı, ne kadar akıllı olduğuna bağlı değildi: Belki her şey şansa bağlıydı.