Michael Albert

Michael AlbertEntelektüellerin Sorumluluğu author
Author
8.7/10
18 People
114
Reads
5
Likes
1,258
Views

Michael Albert Posts

You can find Michael Albert books, Michael Albert quotes and quotes, Michael Albert authors, Michael Albert reviews and reviews on 1000Kitap.
Kendi kusur ve noksanlıklarını bilen hayal kırıklığına uğramışlar, çevrelerindekilerde de kötü düşünce ve kabalık ararlar. Kendini aşağı gören kimseler başkalarında da kusur bulmak için dikkat kesilirler. Kendimizde bulunup da örtmek istediğimiz kusurları başkalarında bulup ortaya çıkarmaya çalışı­rız.
Kararları verecek olan­lar insanların kendileridir. Ancak dikkat çekmek istediğim nokta insanlara etraflıca düşünerek bir seçim yapmaları için bir fırsat, yani seçenekler üzerinde düşünme fırsatı verilmelidir. Örneğin geçenlerde, birkaç yıl önce Nobel ödülü kazanmış Mısırlı bir roman­cının Kahire’deki hayat ile ilgili yazdığı bir romanı okuyordum. Sanırım 1920'lerde geçiyordu. Merkezi hikâye, kocasının demirden tahakkümü altında yaşayan bir kadındı. Bu kadın tam bir köleydi. Büyük bir trajedi içerisinde ve bir kuralı ihlal ettiği için evden atı­lıyordu. Hayatı mahvolmuştu, çünkü köle olmayı seviyordu. Evle meşgul oluyordu, evin içiyle sınırlı olsa da kendi bölgesi vardı, ama bu onun için kabul edilebilir bir şeydi, çünkü kocası bir tanrı idi. Gerisini tahmin edebilirsiniz. O bunu seçmiş miydi? Bunun toplu­mun doğru bir tasvirini verip vermediğini bilmiyorum. Olabilir. Gerçekte bazı toplumların böyle olduğuna eminim. Bu kadın bunu seçiyor muydu? Bir bakıma evet. Öyleyse bu durum bu kadının doğası mıdır? Bu soruya yanıt bulmak için aynı kişiyi başka koşul­lar içine yerleştirmelisiniz.
Reklam
İşçilerin ellerinde yalnızca nesnel olarak mevcut olan seçeneklere değil, öznel olarak mevcut olan seçeneklere de bakmanız lazım. Nasıl düşünmelerine izin veriliyor? Nasıl düşünebiliyorlar? Bunlar bize kapatılmış düşünme biçimleridir, yalnızca böyle düşünmek konusunda aciz olduğumuz için değil, bunlar hakkında düşünme­mizi engellemek üzere geliştirilen ve empoze edilen çeşitli engeller yüzünden. Aslında, doktrin aşılama dediğimiz şey budur. Birinin size ders vermesi değildir. Televizyondaki komedi programları, seyrettiğiniz spor programları. Kültürün her yönü örtük olarak uygun bir yaşamın ve uygun bir değerler kümesinin ne olduğu hak­kında ifadeler içerir. Bu tamamen doktrin aşılamadır ve seçenek­leri kapatır. Ve çoğu zaman da doğrudan şiddet yoluyla. Eğer insanlar etkileşim ile kendi değerlerinin ne olduğunu bulamıyor­larsa, yapmanız gereken onları yalıtmaktır. Bu da politik teori olarak adlandırılır, burada pek de teori yoktur, yalnızca apaçıklık­lar vardır. Ancak yüzyıllardır politik teorinin sahip olduğu fikirler­den biri de, mutlak denetimi korumak için insanları yalıtmanız gerektiğidir, ki bugün bunu totaliter toplumlar olarak adlandınyoruz. İnsanların denetim altında tutulabilmesi için yalıtılmaları gerekir. Ve bir kere yalıtıldıklarında kolayca denetim altında tutu­labilirler, çünkü ne düşündüklerini bile bilmezler. Bir odada tek başınıza oturursunuz ve ne düşündüğünüzü bile bilmezsiniz.
Kanıt getir­me zorunluluğu, değişmez bir şekilde otoriteyi uygulayan kişinin omuzlarındadır. Baktığınızda, çoğu durumda bu yapıların hiçbir haklı nedeni yoktur. Hiyerarşide alt basamaklarda yer alan insan­ların ya da diğer insanların, çevrenin, geleceğin, toplumun ya da başka bir şeyin bu haklı çıkarmadan bir çıkarı yoktur. Bunlar, tepedekilerin çıkarına olan belli iktidar ve hâkimiyet yapılarını korumak için vardır. Ve bununla karşılaştığınız her durumda, meşru olma­dığını ve değiştirilmesi gerektiğini görürsünüz. Ve bunu her yerde bulabiliriz. Her türden insan ilişkilerinde buluruz, özellikle de her­ hangi bir toplumun nasıl işlediğini belirleyen merkez olan ekonomik ilişkilerde. Neyin üretildiğinde, neyin tüketildiğinde, neyin dağıtıl­dığında, hangi kararların alındığında. Bu gibi şeyler, diğer tüm şeylerin içinde meydana geldiği çerçeveyi oluştururlar. Ve bunlar tamamen hiyerarşik ve otoriterdir.
Köylü toplamlarına bakarsanız trampa ve takas olmadan binlerce yıl yaşamışlardır. Bir aileye bakın. Burada insanlar akşam yemeğin­de ne kadar yiyeceklerine dair bir trampa ve takas mı yapıyorlar? Kuşkusuz ki bir aile normal bir toplumsal yapıdır. O olmadan var olamazsınız. Ve burada trampa ve takas yoktur. Trampa ve takasın tarihine bakacak olursanız, modern kapitalizmin tarihine bakacak olursanız, bu konuda çok şey biliyoruz. Her şeyden önce köylüler güç ve şiddet kullanarak emek sistemine sürülmüşlerdir. Bunu iste­miyorlardı. Daha sonra gereksinim yaratmak için ciddi çabalar olmuştur. Gereksinimlerin yaratılmasına ilişkin koskoca bir literatür var.
"Dürüst entelektüellerden” geriye ne kaldı? Bunlar genellikle sistemin dışında yaşarlar ve bunun için de iyi sebepleri vardır. İktidar ve tahakküm kurumlarının kendi altlarını oyan insanlara tahammül etmeleri için hiçbir neden yoktur. Tam tersine. Dolayısıyla dürüst ve ciddi entelektüelleri, hakikat, özgürlük, hürriyet ve adalet gibi aydınlanma değerlerine bağlı olan insanları marjinalize etmek için büyük bir çaba harcanmaktadır.
Reklam
Bakunin'in bir yüzyıldan fazla bir zaman önce modern endüstriyel toplumda ente­lektüellerin nasıl olacağına ilişkin söyledikleridir. Entelektüellerin iki kategoriye ayrılacağını söylemişti; Sol entelektüeller olacaktı. Bunlar, kitlesel halk hareketlerinin sırtında iktidara yükselmeye çalışan ve sonunda iktidarı ele geçirdiklerinde ise halkı itaat etme­ ye zorlayan entelektüellerdi.Bu Leninizm. Evet, Bakunin’in öngördüğü şey Leninizm idi. Entelektüeller bunu yapamayacaklarını, bunun çok tehlikeli ve maliyetli olduğunu anla­dıklarında ise bugünlerde devlet kapitalizmi olarak adlandırdıkla­rı şeyin hizmetçileri olacaklardır. Gerçi Bakunin, bu tabiri kullan­mamıştır. Her iki tip entelektüelin de "halkı yine halkın sopası ile döveceğini" söylemiştir. Yani kendilerini halkın temsilcileri olarak takdim edeceklerini, böylece halkın sopasını tutacaklarını ve halkı bu sopayla döveceklerini söylemiştir.
Eğer tarihi okursanız burada toplumsal hareketlerden gelen baskıdan söz edilmez. Bunun yerine seçkinlerin bir sonraki adımı atmaktaki derin bilgeliklerinden döz ederler.
ABD'nin bugün bir demir-çelik sanaysi varsa bunun nedeni bu kuralları tamamen ihlal etmiş olmasıdır. ABD son on yılda sözde serbest pazar doktrini çerçevesinde, yurtdışından tüm ithalatı yasaklayarak, ücretleri düşürebilmek için işçi sendika­larını ezerek, birkaç gün önce de yabancı çelik üzerindeki gümrük vergisini yüzde 1oo’den fazla artırarak demir-çelik sanayisini yeniden toparlamıştır. Bu planlamadır. Diğer yandan serbest pazar ideolo­jisi çok yararlıdır. ABD'de nüfusun geneline karşı bir silahtır, çün­kü sosyal harcamalara karşı bir silahtır. ABD dışında fakir insanla­ra karşı da bir silahtır, çünkü onlara "bu kurallara uymalısınız" der. Ekonomistler bu ideoloji için entelektüel bir zemin sağladıkları sürece işlerini yapıyorlar demektir.
Gerçekte iş çevreleri hiçbir zaman evanjelik(iman yoluyla kurtuluş) vaizleri desteklemeyi bırakmaz. Gerçekte bunu şimdi İslam dünyasın­da da görebilirsiniz. İsrail'den sınırdışı edilen 415 Hamas üyesi örneğini ele alın. İsrail kendisini gerçekten rahatsız eden seküler milliyetçileri dengelemek için açık bir şekilde bu İslâmi fundamentalist hareketi desteklemiştir. Uzlaşma önerileri getiren seküler milliyetçilikten korkuyorlardı, bu meselelerle siyasi olarak başa çıkmak zorundaydılar ve bunu istemiyorlardı. Öyle bir noktaya geldiler ki Batı Şeria'da seküler milliyetçi öğrencilerin boykotunu kırmak için resmen İslâmi fundamentalist gençleri buraya aktar­dılar. İstediklerini de elde ettiler. İslâmcı fundamentalizm. Bu tüm Arap dünyasında hayata geçmektedir. İslâmi fundamentalizm yük­selmektedir. İnsanlar kanımızı donduran bu korkunç şeyden söz etmektedir. Bu, kısmen seküler milliyetçiliğin çöküşüne verilen bir tepkidir. Bu çöküşün belli nedenleri vardır ve bunlardan biri Batı'nın buna düşmanlığıdır. Tabii ki insanların umutlarını ellerinden alır­sanız başka bir şeye yöneleceklerdir.
328 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.