1958’de İngiltere’nin Worcestershire kentinde doğan Nicci French, Oxford Üniversitesi’nde İngilizce öğrenimi gördü. Los Angeles ve Londra’da edebiyat dersleri verdi. Çeşitli dergilerde gazeteci olarak çalıştı. Bu sırada kitaplarını birlikte yazdığı ikinci kocası Sean French’le tanıştı. Karıkocanın birlikte yazdığı "The Memory Game" (1997), "The Safe House" (1998), "Beneath the Skin" (2000) ve "The Red Room" (2001) adlı dört gerilim romanı daha bulunmaktadır.
Het vermoeiendste aan een gast- of in dit geval een pseudo-gast- is die kennelijke traditie dat je voor de komst alles moet opruimen
The most tiring thing about having a guest - or in this case a pseudo-guest - is the apparent tradition of having to clean everything up before arriving
Kimse size mutsuzluğun nasıl da fiziksel bir şey olabileceğini, sinüslerinizi, boğazınızı, lenf bezlerinizi, kaslarınızı ve kemiklerinizi nasıl da acıtabileceğini söylemiyordu.
Diğer yorum yapan arkadaşlarla görüşüm hemen hemen aynı yönde. Oldukça ilginç ve içine çekecek bir konusu olmasına rağmen maalesef merak unsurunu tam olarak veremiyor okuyucuya. Gereksiz insan kalabalığı ve gereksiz olay akışları da mevcut içinde. Ortalama bir kitap diyebilirim. Okusanız bir şey kaybetmezsiniz, okumasanız da...
Dikkat spoiler içerir.
Eleanor ve Greg ufak tefek sorunları olsa da genelde mutlu bir çifttir. Bir gün polisler eve gelir ve Greg'in arabada başka bir kadınla beraber ölü bulunduğunu söyler. Ellie Greg'in kendisini aldattığını düşünür ve Milena Livingstone adlı kadını araştırmaya başlar. Çalıştığı iş yerine gider. Francis'e kendisini yakın arkadaşınon adı olan Gwen olarak tanıştırır ve orada Milena'nın e-postasını ele geçirir. Bu arada Francis de öldürülür. Greg'in ortağı Joe, Gwan, Daniel, Jemma, Fergus kısacası bütün arkadaşları Ellie'nin psikolojisinin bozuk olduğunu düşünür. Ama Ellie aldatılmadığına dair bir kanıt bulur. O halde Greg ve Milena aynı arabada nasıl ölmüştür? Yoksa bu bir kaza değil midir? En sonunda evde bir el yazısı ile Marjorie Sutton adına bir kağıt bulur ve her şey yerine oturur. Katil kimdir ve bu cinayetleri neden işlemiştir? Ellie bu işten sağ salim kurtulabilecek midir? Psikolojik polisiyenin güzel örneklerinden biri.
Konusu ve ismi ilgi çekici gelse de kitabın dilini sıkıcı buldum. Ne yazık ki insanı kitabın içine alan ve sürükleyen akıcılığa sahip değildi. Kitabın iyi yönü ise herkesin bir olaya önyargılı yaklaşıp sadece sevdiğimiz ve güvendiğimiz insanların bizi anlayabildiklerini ve olaylara daha gerçekçi bakabildiklerini anlatmasıydı. Sonu oldukça dokunaklıydı.