Derken meyhaneden içeri sevinç çığlıklarıyla iki orta yaşlı kadın girdi.
" Kurtulduk Şevket abi, kurtulduk!Allah'ım sana inanmayan kahrolsun! Bizi kurtardın!" diyerek birbirlerine sarılarak oynuyorlar, bir yandan da " Kurtulduk, kurtulduk!" çığlıkları atıyorlardı.
Bir ara meyhaneci Şevket, " Ne o kızım Rezzan, nasıl kurtuldunuz? Milli piyango mu çıktı, yoksa evleniyor musunuz? " diye sorduğunda, " Yok be abi, kerhane kağıtlarımız çıktı. Artık polis korkusu olmadan çalışacağız. " diyerek aşağı sokaklara, kurtuluş çığlıklarıyla gittiler.
NOT : Yarım bırakabileceğiniz bir kitaptır. Tavsiye edilmez.
Beyoğlu'nda yaşayan insanların hayatlarını anlatıyor. Yazar soruyor onlar cevaplıyor. Röportaj diyelim kısaca. Beğenmedim açıkçası. Bazı hayatların kaderleri üzücü olarak aktarılır fakat bu kitaptaki çoğu insanın kaderi yaptıklarının bir sonucu. Talihsizlikler de var saçmalıklar da. Sorulan sorular sohbet havasında olduğundan, konudan konuya atlama durumu olmuş bazı bölümler de.
Yazarın sorduğu soruların uçları genelde paraya ya da cinselliğe dokunuyor. Ve soru kalıpları hep aynı. Yaratıcı bir röportaj olmamış...
Bahsedilen kişilerin ortak özelliği kaderlerini kötü olması, kimsesiz gibi olmaları. Bazıları hırsız, bazıları dilenci, fahişe, eşcinsel. Ve çoğu da sarhoş. Hatta yazar da içiyor. İçsinler içsinler de sağlıklı bir eser çıkmamış ortaya. Çoğu cevaplar da sarhoşlara özgü.
Pek hoşuma gitmedi diyebilirim.
İçerik olarak son dönemde okuduğum en farklı ve keyifli hikayelerin yer aldığı kitap budur demem yanlış olmaz sanrım. Oktay Güzeloğlu hayatımın bir evresinde şahsen tanıştığım biri. Ama ben onu Mini meyhane işletmecisi ve Hiç dergisinin kurucusu olarak hatırlıyordum sadece, yakın zamanda kitapları da çıktı karşıma ve yazarlığı da eklendi bu tanımaya. Hikayeler benim anladığım kadarı ile gerçek anlatımlara veya gerçek yaşanmışlıklara dayanıyor. Muhtemel, yer yer avcı hikayelerinde olduğu gibi abartılıp, yer yer de okuyucu bunu kaldıramaz diye düşünülerek kesintiye de uğramış olması ihtimal dahilinde. Her halükarda Bukowski hayranı okur kitlesinin bizim yeraltı edebiyatımızın böyle örneklerini ıskalamaması gerektiğini düşünüyorum. Hikayeler Beyoğlu insanları hakkında. Bu ifade pek bir anlam içermiyor farkındayım. Peki kimdir bu Beyoğlu insanları? Gelin, insanın hayatında başına gelmediği için kendini şanslı sayacağı, yaşadığı hayattan her ne kadar şikayetçi olsa da çok şükür diyeceği bu absürt yaşamlara bakarak birlikte öğrenelim kim olduklarını. " Ocakçı Hilmi" nin ibretlik hikayesini arkadaş ortamlarında anlatmaya başladım bile, Allah kimseyi Hilmi'nin durumuna düşürmesin :)), belki bir gün sizin de yolunuz "Babil kraliçesi" ile kesişebilir, belki "Kapkara iki göz" sizin de hayatınızı alt üst edebilir...
Benim umutlarım erkek acılarım dışıdır.
Be beyoğlu sokakları ayaklarımın öz kardeşidir.
.
.
.
.
Hikâyeler birbirine çok benzer...
Yazarın kendini ifade ediş şeklinden midir bilemiyorum bir boşluk var hikayelerde havada kalmış gibi...
Siz bilirsiniz ben pek tad alamadım