Orta halli bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nı yoksulluk ve açlıkla geçirmiş olması onu yoksullara olan ilgisini ve tedirginliğini şekillendirmiş ve kendine ait dünya görüşünü yaratmasına yardımcı olmuştur.
1986'da karısı Elza öldü ve Freire, radikal eğitim çalışmalarını sürdüren Maria Araújo Freire ile evlendi.
1991'de Paulo Freire Enstitüsü São Paulo'da popüler eğitim kuramlarını geliştirmek ve ayrıntılı bir şekilde ele almak için kurulmuştur. Enstitü, Freire arşivlerini elinde bulundurmaktadır.
2 Mayıs 1997'de kalbine yenik düşerek hayatını kaybetmiştir.
Öğrenci ve velilerin tekno-bilimsel eğitim dayatmasına yaygın olarak boyun eğmesi, küresel kapitalist sistem içindeki yeni kıtlık rejiminin yapay dayatmasıyla açıklanabilir. İyi meslekler yavaş yavaş yok olur ve yerlerini geçici ve yarı zamanlı işlere bırakırken, geleceğin çalışanları arasındaki rekabet kızışıyor. Okullar, bu duruma, sınavları eğitim sisteminin tek amacı haline getirerek cevap veriyor, bu arada da öğretmenlerin hem entelektüel özerkliklerini hem de entelektuel işlevlerini ellerinden alıyor. Eğitim yok edildiği ve yerine de mesleğe yönelik bilgiler [training] koyulduğu için, öğrenciler eleştirel bilincin, tekno-bilimsel formasyon amacina zarar verdiğini, kariyer sahibi olmak şöyle dursun bir iş sahibi olmalarını bile engelleyebileceğini keşfediyor. Eleştirel eğitimciler belki takdir görüyor ama yine de propaganda gerekçesiyle işlerinden ediliyor. Marjinalleşmekten korkan bazı oğretmenler de kendi görüşlerini neoliberalizmin görüşleriyle uyumlu hale getirmeye çalışıyor ve Freire'nin "yöntem'inin girişimci şirketler için daha yaratıcı çalışanlar yaratabileceğini veya yoksul, işçi sınıfından öğrencileri acımasız ikincil konumlarından kurtarıp bu öğrencilere toplumsal hareketlilik imkâni verebileceğini öne sürüyor.
"Yüzleşme noktasında ne mutlak cahiller ne de yetkin bilgeler vardır; sadece halen bildiklerinden daha fazlasını öğrenme girişimi içindeki insanlar vardır."
Fakültenin birinci sınıfında ilk önerilen kitaplardan biriydi
Ezilenlerin Pedagojisi . Müzeden fuara, tiyatrodan resim- sanat galerisine koştuğumdan okumaya pek zaman ayıramamıştım. Ama o zamanki düşüncelerimle şu anki düşüncelerim çok farklı. Bu yüzden iyi ki o zaman değil de; şu anda çevremi daha iyi anlamaya ve görmeye çalışırken okumuşum diyorum. Gerçekten
20. yüzyılın ortalarında eleştirel pedagojinin önde gelen isimlerinden Paulo Freire, eğitimi, bireyin özgürleşmesine hizmet eden bir araç olarak görür. Ancak ona göre geleneksel anlayışta eğitim, bir tahakküm aracı haline getirilmiştir. Freire, baskıcı toplum yapısına uygun düşen geleneksel eğitimi, “bankacı eğitim modeli” olarak tanımlar ve
Brezilyalı eğitimci Paulo Freire, eğitim ve öğretim sorunlarını özgürleştirmeyi amaçlayan bir yazar. Günümüz eğitimini "bankacı eğitim modeli" olarak tanımlamış ve literatüre kazandırmıştır. Bu eğitim modeli öğretmeni depolayan, öğrenciyi ise depolanan olarak tanımlar. Öğretmen sadece öğretmeye, konuşup disipline etmeye ayarlanmış, öğrenci ise sessiz sessiz dinleyerek hiçbir şey bilmeyen olarak komutlandırılmıştır.
Demokratik duruşa sahip bir eğitimci, öğrencinin özerkliğini savunmak zorundadır. Öğretilen nesne ve nesnenin içeriğini bilinebilir kılmak metodolojik bir titizliktir. Bankacı modelde bunu göremeyiz. O öğretilene temas edip geçer.
Her şeyin ezbere dayandırılıp günlük hayattaki bağını çözemeyen öğretmen, mekanik bir düşünceden öteye geçemezler. İdealize edilmiş bir dünyanın dışına çıkamazlar.
Öğretmek bilgi aktarımının ötesine geçmelidir. Bilgiyi inşa etmek, üretime geçmek için öğrendiklerimiz bizi harekete geçirmelidir.
Eğitimci insanı verimsizleştiren, özgürlüğünü kısıtlayan her türlü eylemin önüne geçmeli ve öğrenciyle arasındaki otoriteyi buna göre kurmalıdır. Otoriteyi, öğretmenin üstünlüğü üzerine kurmamalı ve öğrencinin özgürlüğünü de göz ardı etmemelidir. Çocuk kendin kararlarının ağırlığını, sorumlulukları duygusunu geliştirerek öğrenmelidir.
"Söylemek istediğim şu: Ne sırf ben öyle arzu ediyorum diye eğitim toplumsal dönüşümün tartışmasız aracı haline gelebilir, ne de sırf iktidardakiler öyle buyurdu diye statükonun devamlılığının bir aracı olur."