Kant, Schelling, Fichte ve Hegel okurken kendimizi, umutsuz bir bataklığın içinde debelenen adamlarla karşı karşıya kalmış gibi hissediyoruz; dillerinden hiçbir şey anlamıyoruz- onların da kendilerini anladıklarından şüphe ediyoruz ve bunun sonucunda onları okuyup geçmekten başka bir şey yapmıyoruz.