1951 yılında Qamişlo’da doğan Selîm Berekat, Arapça yazan en önemli Kürt yazarlarındandır. “Arap edebiyatının Yaşar Kemal’i” veya “Arap dilinin yularını elinde tutan adam” olarak da nitelendirilen yazarın eserleri Arapça olmakla beraber eserlerinin arkaplanı yakın dönem Kürt tarihidir. Berekat, tarih bilinciyle yoğrulmuş eserlerinde Kürt kültür ve tarihini bir romancı edasıyla aktarırken okuyucusuna edebi zevki de tattırır.
Selim Berekat, gençliğinin sıkıntılı günlerini, sürgün yaşamının zorluklarıyla yoğrulduğu Kürdistan’a yönelik nostaljik duygularını dile getirdiği üçüncü romanı Tüy’de acının destanını yazdı.
Gizemli büyük bir adamı görmek için Kıbrıs’a giden Suriyeli Kürtlerden genç Mem’in düşle gerçek arasında geçen ama Kürt tarihindeki birçok şahsiyetin hayatıyla da paralel olarak hüsranla sonlanan
bu yolculuğunda “başarısızlık” bir izlek ve imgeden çok bir “hikâye” olarak Kürt tarihini de açımlamaktadır.
Gerçek ile hayalin, geçmiş ile şimdi’nin birbirine ustaca eklemlendiği, efsanevi tarihi kahramanlarla yoğrulmuş, doğanın dile geldiği masalımsı bu roman, metaforlarla, imgelerle Kürdistan’ı sevilen, özlenen memleket olarak anlatırken solgun, soğuk sürgünde sürünenlerin hayatına da ışık tutar.
Heta ku hêz di lingên te de hebe bibeze, bibeze ji babelîskan ber bi babelîskan ve û dilê xwe yê piçûk bi bazgûrî û lavelavan hilde ber bi deştan ve; deştên ku tîp û reşêle li dora wan kom dibin.
Ji ku dest pê bikim nizanim, pirtûkek bêhempa dixwînim: Selîm Berekat, gîyanê Qamişlokê, wêjeyeke xwezayî û jîyannameyek tijî...
Selîm Berekat jîyana xwe, bi Erebî, bi deveke wekî ku romanekê binivîse berhev kirîye. Ebdelah Şexo yê ku ji Qamişlokê ye ev berhem wergerandîye Kurdî. Beşa yekem bi zaroktîyê dest pê dike.
Û dinivîse:
Gizemli büyük bir adamı görmek için Kıbrıs'a giden Suriyeli Kürtlerden genç Mem'in düşle gerçek arasında geçen ama Kürt tarihindeki birçok şahsiyetin hayatıyla da paralel olarak hüsranla sonlanan bu yolculuğunda “başarısızlık” bir izlek ve imgeden çok bir “hikâye” olarak Kürt tarihini de açımlamaktadır. Çok iyi bir şekilde kurgulanmış. Çeviri de ufak tefek sorunlar olmasına rağmen karakterler bunun önüne rahatlıkla geçtiğini söyleyebilirim. Giriş bölümünü çok sevdim bana romanı ilgiyle okumama yol açtı. Romanın biraz değişik yapısı vardı, ortalara gelince olaylar rahatlıkla çözülebilecek yapıya geldi.
Bu TÜY'ün azim, mazlumiyet, mücadele, aşk ve ölüm atmosferlerindeki esintisinden kurtulamayacaksınız.
Kürdün meçhul çehresinin bir tüy esintisindeki zarifliğini ve acısını okuyacaksınız bu kitapla.
Kesinlikle okuyun.
Yalnız Osman Tunç çeviride biraz daha dikkatli davranmalı idi normalde yetenekli biri ama çeviri, edebi lezzeti mahvetmiş.