Sigrid Hunke , alman asıllı bir yazardı. Doktorasını Friedrich-Wilhelms-Universitesinde,1941 yılında yapmıştır. (Berlin). Çalışmaları genellikle dinsel olayları içermektedir.
Bir Temenni:
Tercümesini sunduğumuz bu eser, Müslüman Türk aydınlarına sadece mazi ile ilgili bir gurur ve iftihar duygusu vermekle kalırsa, kendisinden beklenen hizmeti tam yapmış sayılmayacaktır. Çünkü dünün o parlak ve aydın İslam medeniyeti ve kültürü bugün
şiddetli bir buhran geçirmektedir. Müslümanlar eski medeniyet ve kültür üstünlüklerini kaybetmişlerdir. Ortaçağ ve Rönesans devrindeki Batı, Müslümanlara muhtaçtı; Bugünkü Müslümanlarsa Batı'ya muhtaçtırlar. Onlar bizden aldıkları ilim ,ve kültür nurlarıyla ilerlemişler, bizler ise eski parlak medeniyetimizi yitirmişizdir. Müslüman münevver, mazinin parlaklığıyla beraber şimdiki zamanın karışıklığını ve zorluklarınıda düşünmekle mükelleftir. Eski kültür ve medeniyetimizi canlandırmak ve parlatmak için ne yapmalıyız, nasıl çalışmalıyız; niçin geriledik, neden üstünlüğümüzü kaybettik?.. Bu kitap, imanlı aydınlanmızı bu sahada düşünmeğe sevkedebilirse, kendisinden bekleneni yerine getirmiş olacaktır.
Bedir Yayınları
Bizim İslam içindeki eski medeniyetimiz, yaşanan, sürup giden, tam ahenk çatısı altında çocuklarını barındıran, kendi kendisine yeterli durmadan icad ve temsil eden fakat bunu asla aşırıya götürerek kökünden koparmayan soylu bir medeniyet idi. Bu medeniyet konuşmayı sevmez, iddiayı hafiflik sayardı. Fakat becerikli idi, üstündü, propagandaya ihtiyaç duymayacak kadar sağlam ve şahsiyetli idi.
Bugün, o ahenk ve huzüru kaybetmiş bir Türk - İslam çağının insanlan olarak çok konuşuyoruz, hem de lüzumundan fazla konuşuyoruz. Fakat bu konuşmamız, ne yazıktır ki, Batı taassup ve propagandasının Türkler ve diğer İslam
milletler aleyhinde verdiği hükümleri tekrarlamak için ve ondan ibarettir. Yani, harcıalem Batı, 14 asırdan beri İslam dünyasına karşı duyduğu kompleksin, kıskançlığın ve. düşmanlığın yalan ile halhamur olmuş iddiasını, kendi yığınlarına benimsetmekle kalmamış, aynı zamanda bize de kabul ettirmiştir.
.....
(25.9.1972, Haseki, İstanbul)
(Ahmet Kabaklı önsözünden)
— 11 inci asırda — İslam deniz ticareti nakliyatı Hint Okyanusu'nun ortalarına kadar uzanan bir sahaya hâkim bulunduğundan, Çinliler «pusulaya göre gemi
kullanan yabanci denizciler» demekle müslümanları kastettikleri anlaşılmaktadır.
Hıristiyan Avrupa'nn Islâmiyete karşı tesis ettiği abluka, böylece defalarca izale edilmis; yüzbinlerce hıristiyan bizzat ettikleri müşahedeler neticesinde, Islâm Mede-
niyetinin köleleri, hayranları, bilhassa talebeleri olmuşlardı.
"Bugünkü dünya artık yalnızca Avrupa'dan oluşmuyor ve avrupa tarihi de artık dünya tarihi değil.Diğer kıtaların halkları da artık dünya sahnesine çıktılar. Ama yeryüzünün bütün parçaları istisnasız dünya tarihî oyununa katılsalar da , bizim kafamızdaki tarih resmî bir ortaçağ 'dünya haritası'dır. Bu harita dünya denizi Avrupanın çevresinde dalgalanır ve merkezindeki 'cennet'te yalnızca Yunanistan ve Roma yer almıştır."
Önsöze bu sözlerle başlamış yazar. Aslında dünya tarihi deyince aklımıza nasıl da sadece batı geldiğini, hatta sadece antik roma ve yunanistan tarihi geldiğini her sayfada yüze vurmuş. Doğunun bitmek bilmeyen engin biliminin ve bilim adamlarının nasıl batı tarafından sahiplenildigini , doğu kültüründen ve biliminden etkilendiğini nasıl inkâr ettiğini , hatta doğunun çok değerli bilim adamlarının ismini bile değiştirerek nasıl batı bilim adamıymış gibi yıllardır insanlara inandırıldığını çok güzel bir dille anlatmış yazar. Gerçekleri öğrenmek isteyenlere tavsiyedir.