Buhara Avrupalıların gözünde hep gizemli bir kent olarak kalmıştır. Bu “egzotik” toprakları ziyaret eden Batılı seyyahların eserleri kapış kapış satılırken, kimlik değiştirerek “yasak kent”in kapılarını zorlayanlardan bazıları da hiç geri dönememiştir. Orta Asya ve tasavvuf hakkındaki eserleriyle tanıdığımız değerli tarihçi Thierry Zarcone, Buhara’ya bir molla kılığında girmeyi başaran Jean-Jacques Pierre Desmaisons, derviş kılığına giren Arminius Vámbéry, İstanbul’dan Orta Asya’ya giden Mehmed Emin Efendi, Marki de Croizier ve daha birçok seyyahın hatıratlarından yola çıkarak, kısa bir “kent biyografisi” kaleme alıyor. Sufilerin başlarına tac ettikleri, bir zamanlar gayrimüslimlerin içeri alınmadığı “yasak kent”in İngiltere ile Rusya arasındaki “büyük oyun”a kendi iradesi dışında dahil olmasına ve demiryolunun gelişine kadar süren öyküsü, bir kentin de “kişisel bir tarihi” ve “ruhu” olabileceğini gösteriyor.
Yasak Kent BuharaThierry Zarcone · İş Bankası Kültür Yayınları · 201326 okunma
Özellikle Zarchony’nin Türkiye’deki Nur-i Ziya sokaktaki kütüphanede yapmış olduğu çalışmalar aracılığıyla kaleme aldığı aydınlanma sonrası Osmanlı ve İran coğrafyasındaki masonik oluşumları ele aldığı kaynak kitap. Teşkilat-ı Selahiye ve Feramuşhane gibi bilinmeyen örgütler üzerine ender incelemelerden.
İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri uzaklaşır.
Hintli bir ermiş, öğrencileriyle gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfkeyle bağıran insanlar görmüş. Talebelerine sormuş: "Neden bu kişiler böylesine öfkeli?"
- Çünkü sükûnetlerini kaybetmişler.
Hintli ermiş bu cevaptan tatmin olmamış: "Birine söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?" diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: "İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir. Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri yakınlaşmıştır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. İki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar; çünkü kalpleri daha da yakınlaşmıştır. Bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz; sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte gerçek sevgi ve yakınlık böyle bir şeydir."
Daha sonra ermiş, öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: "Bundan dolayı tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranızı açacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."
Tevafuk eseri gördüğüm ve kelimelerinin (Yasak, Buhara) efsununa kapılarak okumak istediğim ve nihayetinde okuduğum ve hislerimin beni yanıltmadığı, araştırma inceleme üzere yazılmış bir eser. Eserde anlatılan Buhara'nın 19. yüzyıl Buhara'sı olduğunu kitabın kapağından anlıyoruz. Müslüman hayatının katı, tavizsiz, ciddi, gizemli, ilmi yanlarını