Şimdilerde kim sükunetini koruyabilir, kim isyankar ruhuna dur diyebilirdi? İçindeki ya da dışarıdaki bir acıya kim sessiz kalabilir, tüm yüreğini parçalamadan durabilirdi!
Ne yapmalı soru? Öyle ya da böyle yaşamak gerek, yüreğini lime lime eden görünür ve görünmez dar boğazların arasından geçmek, uykusuz gecelerin azabını yaşamak, sıkıcı havalarda günlerce nefes almak, ayakları takılana ve gözleri kararana kadar koşturma içindeki ve niyeyse hep aceleci silik yüzlü kalabalıkların arasından ilerleyip otomatik bir vurdumduymazlıkla itilen ve hiçbir yere açılmayan kapılardan geçmek gerek. Anılara ve ileriye dönük teskin edici bakışlara inanmadan yalnızca iradesiz hareketlerle gün ve gün avarelik ederek öyle ya da böyle yaşamak gerek
Yüreğinin kuytularında uyandırılmayı bekleyen sağır, dilsiz, unutulmuş o kadar çok şey var ki! Sanki tam doğmamış, sanki tam açılmamış gibi yarı karanlıkta iki büklüm yaşıyor gibiydi
Zavallı halk kendi acılarını solur, yoksulluklarını ve sinsinliklerini geveleyip durur, evdeki tükenmez didişmelerle büyür ve kendine yeni yara ve bereler açar