Yaşar Atan

Akdeniz Mitologyasından Efsaneler author
Author
Translator
8.0/10
10 People
55
Reads
3
Likes
1,465
Views

Most Liked Yaşar Atan Quotes

You can find Most Liked Yaşar Atan quotes, most liked Yaşar Atan book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Her halkın, örneğin Eskimoların bile bir mitologyası vardı. Ne var ki safkan bir mitologya yoktu... Olamazdı da... Çünkü efsaneler, tarih boyunca uluslardan uluslara anlatılmış; hayvancılıkla geçinen göçmen kavimlerle, savaşa çıkmış gezginci ordularla ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya dolaşmıştır. Efsanelerdeki tanrılar ve kahramanlar da haliyle geldikleri yeni ülkelerin tanrılarıyla, kahramanlarıyla tanışıp evlenmişler, yeni soylar üretmişler, değişik dönüşümlere ve yorumlara uğramışlardı...
Tanrılar, aslında insanoğlunun elleriyle yakalamak isteyip de yakalayamadığı kendi gölgesinden başka bir şey değildi...
Reklam
"Latin ozan Vergilius; birçok tarihçiye ve sanatçıya konu ve esin kaynağı olan Aeneis adlı destanını bitiremedi. Bu destan, Troya yakılıp yıkıldıktan sonra, Troyalı Ayneyas'ın yeni bir krallık kurmak üzere giriştiği İtalya yolculuğunu anlatıyordu. Böylece Vergilius, Roma İmparatorluğu'nun geçmişini Troya'ya dayandırmakla, Batı uygarlığının, Akdeniz uygarlıklarından kaynaklandığını çok belirgin olarak ortaya koymuş oluyordu..."
"Tanrılar mı dedin? Tanrılar devletin memurlarıdır,"
Oidipus, Tebai krallığının sınırından geçerken, o aslan bedenli Sfinks denen canavar, hemen kayalıklardan inip yakasına yapıştı: "Söyle bakalım ey yabancı," diye başladı. "Hangi yaratığın sabahleyin dört, öğleyin iki, akşamleyin de üç ayağı olur?" Oidipus biraz düşündükten sonra; "İnsan denen yaratığın..." yanıtını verdi. Sfinks kulaklarına inanamadı. Neden?" diye sordu hemen. Oidipus da; "Çünkü insan çocukken elleriyle ayaklarıyla emekler; dört ayaklı olur. Büyüdüğü zaman dimdik, iki ayağı üstünde yürür; haliyle iki ayaklı olur. Yaşlanınca bir de değnek alır eline, öyle yürür... Üç ayaklı olur!
Amazonlar ve sünnetin kökeni
Çok doğal olarak dünyanın neresinde bir insan toplumu varsa, o toplum başlangıçta anaerkil bir toplumdu; orada egemenlik ve söz kadınındı. Çünkü kadının çocuk doğurduğu, ama erkeğin buna pek bir katkısı olmadığı o zamanlar da biliniyordu. İlk tohumlanma süreciyle doğum arasındaki o uzun dokuz ayda, erkeğin varlığı ve katkısı zaten unutulup gidiyordu... Amazonlar; Sümerlilerin İnanna dedikleri Anatanrıça Kibele'ye tapıyorlardı. Ve erkekleri de, hem evlerde hem tarlalarda köle olarak kullanıyorlardı! İşte bu erkek köleler bir gün ülkelerine gelen bir yabancıdan, dünyamızda Zeus adında erkek bir Baba Tanrı'nın ortaya çıktığını duydular. Bunun üzerine onlar da bir kadın olan tanrıça Kibele'yi bırakıp Zeus'a tapmaya başladılar... Bunun ardından da; "Biz babayız, asıl tohum bizde. Kadınlarsa tarladan başka bir şey değil!" diye böbürlenip diklenmeye başladılar! Bunun üzerine Amazon kadınlar da, egemenliklerini korumak için bir gecede, şımarık ve isyancı erkeklerin üreme organlarını dipten kesip tanrıça Kibele'ye armağan ettiler!.. (İşte bu dipten kesme geleneğinin hafifletilmişi olan sünnet uygulaması da, Amazonların bir armağanı olmalıydı!..)
Reklam
71 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.