Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zehra Kosova

Ben İşçiyim yazarı
Yazar
10.0/10
2 Kişi
8
Okunma
1
Beğeni
1.110
Görüntülenme

Hakkında

1910 yılında Kavala'da doğdu. Tütüncü bir ailenin kızı olan Kosova 1923 Mübadelesi ile Türkiye'ye geldi. Tokat'a yerleştirilen ailesiyle birlikte tütün mağazalarında çalıştı. 1930'da İstanbul'a ağabeyi yanına gelen Kosova, tütün depolarında çalışmayı sürdürdü. Bu yıllarda tütün işçileri arasında örgütlenen Türkiye Komünist Partisi'ne (TKP) girdi ve 1934'te parti tarafından Moskova'daki Doğu Halkları Emekçi Üniversitesi'ne (KUTV)gönderildi. Moskova'da yaşadığı sırada tanıştığı Mustafa İskender ile evlendi. 1946'da Şefik Hüsnü'nin kurduğu Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'nde görev aldı. 1951'de TKP Tevkifatı'nda tutuklandı. 1954'te ise Vatan Partisi tutuklamaları sırasında cezaevinde 16 ay yattı. 18 Ağustos 2001 tarihinde vefat etti.
Unvan:
Sosyalist Yazar
Doğum:
Kavala, 1910
Ölüm:
18 Ağustos 2001

Okurlar

1 okur beğendi.
8 okur okudu.
7 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bu bildirilerde işçilerin meslek birlikleri, sendikalar kurması için çağrılar yapılıyordu. Bu bildiriler genellikle sabahın erken saatlerinde sokaklarda belirli yerlere konurdu. Polisler de bunu öğrendikleri için hemen toplarlardı ama bu arada bildiriler elden ele dolaşır, işçilerin önemli bir bölümüne ulaşırdı. Bir de bazı şeyler kulaktan kulağa yayılırdı. O yıllarda partinin bu bildirilerinin çoğunu okuma fırsatı buluyordum. Anlatılan şeyler çok hoşuma gidiyordu ama bazı yerlerini anlayamıyor, arkadaşlarıma soruyordum. İşyerlerinde, arkadaşlarımız arasında TKP’li olanlar vardı. Onlarla oturup, kalkıyordum. Günlerimiz birlikte geçiyordu. Benim de eğilimim belliydi artık, ama bu konularda parti çok titizdi, ince eleyip, sık dokuyordu. Bu nedenle herkes için bir deneme dönemi vardı. Benim için de tabii.
Sayfa 62 - İletişim Yayıncılık
Önce kızlar ayrı erkekler ayrı sınıftaydı. 1927’de Latin harfleri kabul edilince, kız, erkek ayrımı da kalktı sınıflar birleşti. Babam, ağabeyim, eniştem, ablam, halamın oğlu Ahmet de yeni harfleri okumak için birer Alfabe aldılar. Öyle anlar oldu ki, okulda ben ne ders yapıyorsam evde de aynısını onlara uyguluyordum.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Tütün işi bitti, işçilerin kimisi ayakkabı boyacılığı, kimisi Sirkeci’ye gidip hamallık yapıyor, kimisi bakkallardan borç bulup yiyor. Hayat ucuz ama iş yok, para yok. Parayı kazanan köyde köy ağaları, şehirde de yeni türemiş cumhuriyet kapitalistleri, vurguncular; işçiler ise fakirlik içinde sürünüyor, köy ırgatları da perişan, işte o yılların durumu... Hele hele tütün işçileri çok sefildi, anlatılmaz...
Sayfa 50 - İletişim Yayıncılık
1925’te mübadele muhacirlerinin çocuklarının okula gitmeleri için iki memur kapı kapı geziyor, kayıt yapıyordu. Annem biraz tutucuydu. Kızların okula gitmesini istemiyordu. Ama babam diretti. Babam Arnavut kökenli, Manastır doğumluydu. Ve ilerici bir yapısı vardı. “Kız olsun, erkek olsun çocuklar okuyacak” dedi.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık
Ramazan ağabey, bana “yoldaş” diyordu. Bu kelimeyi ilk kez duymuştum. “Bunun anlamı ne” diye sordum. Ramazan ağabey “sen tütüncüsün, bende tütüncüyüm, ikimizde aynı yoldayız, o yüzden sana yoldaş diyorum” dedi. Bir gün öğle paydosu verildiğinde Ramazan ağabey kalktı dışarı gitti. Sandığının üzerinde yazılı bir kağıt vardı. Okumaya başladım. TKP’nin bir beyannamesiymiş. 8 saatlik işgünü, kadın erkek ücretlerinin eşitliği için işçileri birlikte mücadeleye çağıran bir bildiriydi. İlk kez böyle bir şey okuyordum.
Sayfa 56 - İletişim Yayıncılık
Tan gazetesi baskını
Üniversite öğrencileri bağırıyor, ellerindeki demir çubuklarla Tan gazetesinin bulunduğu binaya saldırıyordu. Bazılarının elinde balyozlar vardı, içeri girip makineleri tahrib ediyorlardı. Bir yandan da “Kahrolsun komünistler, kahrolsun kızıl uşaklar” diye bağırıyorlardı. Halk da karşı kaldırımda toplanmış seyrediyordu. Kâğıt bobinleri dışarı çıkarılmış, aşağıya yuvarlanıyordu. Barbarca bir gösteri vardı karşımda. Oysa ben de Tan gazetesini okuyordum. Serteller faşistlere, vurgunculara karşı bir savaş veriyordu. Demek ki, onun da karşılığı buymuş... Seyreden halkın bir kısmı pek bir şey anlamıyordu, bir kısmı “eğer bir suçları varsa, adalet var, cezalarını verir” bir kısmı da “iyi ediyor delikanlılar, öldürmeli bu komünistleri” diyordu. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Bu ülkede muhalif olmanın, doğru şeyler söylemenin bedeli hep böyle acı, böyle yıkım mı olacaktı... Sessizce oradan ayrıldım, yürüyerek eve geldim. s.97
Ben İşçiyim
Ben İşçiyim

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok