Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Abidin Nesimi Fatinoğlu

Abidin Nesimi FatinoğluYılların İçinden yazarı
Yazar
6.0/10
2 Kişi
3
Okunma
2
Beğeni
1.748
Görüntülenme

Abidin Nesimi Fatinoğlu Sözleri ve Alıntıları

Abidin Nesimi Fatinoğlu sözleri ve alıntılarını, Abidin Nesimi Fatinoğlu kitap alıntılarını, Abidin Nesimi Fatinoğlu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yine bu günlerde Kemal Tahir, ben, Kadir (Yüksek Mühendis Kadir Basa), Mümtaz (Çığ Dergisi sahibi Mümtaz Çığ), İstanbul’da Hürriyet Meydanındaki şimdiki İETT binasının karşısında, şimdi arsa olan köşede bir kitapçı dükkânı açmaya karar verdik. Paltolarımızı satarak seksen lira para topladık. Nâzım Hikmet bize Remzi Kitabevinden, Ahmet Halit Kitabevinden ve daha başkalarından konsinye kitap sağlamaya söz verdi. İlerici yazarlar da konsinye olarak kitaplarını dükkânımıza vereceklerine söz verdiler. Aynca yabancı dilden kitaplar getirtme konusunu da düzenlemeye çalıştık. Dükkânımızı kitaplarla doldurduk. Fakat bazı nedenlerle kitap satışına başlayamadık. Dükkânı kapattık. Kitapları da Kemal Tabirlerin evine koyduk. O tarihlerde Kemal Tahir’in kardeşi Nuri Tahir yeni assubay olmuştu. Arkadaşlarının da katılmasıyla Kemal Tahirr in de katıldığı bekârların oturduğu bir kat tuttular. Evde yığılı kitapları assubaylar okumak üzere gemilere götürüyorlardı. Yukarıda anlatılan nedenlerle gemide arama yapılmış, bu sol kitaplar bulunmuştur. Bu ve buna benzer gerekçeler (!) birleştirilerek «orduyu ve donanmayı isyana teşvik» ettikleri söylenerek bu olayın sorumluları olarak da Nâzım Hikmet, Kemal Tahir ve arkadaşları gösterilmiştir. Nâzım Hikmet’le bu konuyu görüşürken bana - mahkeme duruşmalarında donanma mensupları arasında bir ittifakın olduğu konusunda bazı delil değil, fakat bazı karinelerin bulunduğu kanısına sahip oldum. Ama sivillerden hiç kimsenin assubaylarla bir bağlantısının olduğunu sanmıyorum» dedi.
O sıralarda (1944) dört beş milletvekilliği boşalmıştı. İki dereceli seçim geçerliydi. İkinci seçmenler CHP’liydiler. Dünya şartlarının değişmesi yüzünden CHP bu boş milletvekilliklerine aday göstermiyor, ikinci seçmenlerin dilediği kişileri seçmelerini öneriyordu. Bunun üzerine CHP programından başka bir programa sahip birçok kişiler (Erzurumlu Hüseyin Avni, Tevfik Rüştü Araş vb.) milletvekilliklerine adaylıklarım koydular.
Reklam
Romanya Tatarları
Tatar Abdurrahman Efendi, aslen Romanyalıdır. Küçük yaşta iken ailece İzmit’e yerleştirilmiş bir göçmen ailesln- dendir. Klasik öğrenim görmemiştir. Küçük yaşta mâliyede a’şar kâtipliğine başlamıştır. II. Abdülhamid zamanında, mâliyeyi ıslah için Avrupa’dan uzmanlar getirtilmiş ve uzmanlar a’şar memurlarından anket yoluyla bazı cevaplar istemişlerdir. Abdurrahman efendinin anket sorularına cevapları uzmanların dikkatini çekmiş, İzmit’ten alınarak devlet mâliyesinde görevlendirilmiştir. Maliye Bakanı olmuştur. OsmanlI Mâliyesi konusunda değerli bir eseri de vardır.
Bir süre babam Nusaybin’e kaymakamlık yaptıktan sonra serbest bırakılmış, İstanbul’a gelerek gazetecilik yapmıştır. 1908 öncelerinde Mülkiye kaymakamlığı yapmıştır. İttihat ve Terakki’nin Halâskâr Zabıtan hareketiyle iktidardan uzaklaştırılmasıyla, «Büyük Kabine» babamın da görevine son vermişti. İşte o zaman babam da İstanbul’a gelmiş, yayın hayatına başlamıştır.
Gençlerin ilk defa kendi özgür iradeleri ve kendi parasal olanaklarıyla gerçekleşen gençlik örgütlerini kurmak ve gençlik eylemlerini yapmak bizim kuşağa düşmüştür. Bizden önceki ve sonraki kuşakların eylemleri bu niteliği taşımaz. Onlar devlet partisinin iradesine bağlanmışlar, bütçeden ödenek almışlardır.
«Olaylarda adı geçenler kesin olarak olayları red ve inkâr ettiklerinden hiç biri bu olayda Sarı Mustafa da vardır şeklinde bir beyanda bulunmadı. Bu yüzden biz mahkûm olduk, San Mustafa ise yargılanmadı bile» dedi. Nâzım Hikmet için de aynı tarzda konuştu. Ben gerçekten hayret etmiş, böyle bir şeyin olabileceğine akıl erdirememiştim. Aldığım aile terbiyesi, mizacım kişinin kendisini olduğundan başka türlü göstermesini kabul etmez. Ekmeğini, geleceğini, mutluluğunu diğer bir insanın mahfında görmesi de yine ahlâkla bağdaşır değildir. Mustafa’nın da Nâzım Hikmet’in de insan olmak itibariyle böyle alçaklıklara tevessül edebileceklerini aklım almıyordu Bunu aklım almadığı gibi aynı davayı güden insanlardan bir insanın da diğer bir insana böyle sıfatlar atfetmesini doğru bulmuyordum. Bu itibarla telefoncu Ferit’ten sıtkım sıyrıldı. Ondan sonra onunla teksir işlerinden gayrı bir konuşmamız olmadı. Sarı Mustafa’nın bekâr odalarında yaşadığı hayatı yakından bildiğim için onun gelirinin son derece kıt olduğunu biliyordum. Yaşadığı hayat polisin yaşadığı hayatın kat kat altındaydı.
Reklam
Alevîlik ve özellikle Karmatlan bilmeyenler, babamın kitabının adını ve içeriğini de yadırgamalardır.
Pek doğaldır ki vakfın yapıldığı zaman için yüksek olan bu aylık o gün için gülünç bir paraydı. Bundan ötürü mütevelli bu işyerini ucuza kiraya verip kiracılarla özel ortaklıklar kurma yoluna gidiyordu. Bu özelliği biz öğrenince matbaayı bize kiralayaca ğım ve kârına ortak olup olmayacağını sorduk. Günde 50 liradan kiralamayı ve safî kânn üçte birine ortak olmayı kabul etti. Bu suretle günde 250 - 300 lira içinde bir gazete çıkması mümkün oluyordu. Rahmetli Alâaddin bunun üzerine rahmetli Prof. Hilmi Ziya Ülken’le görüştü, ona gazetenin üçte bir kârını bırakmak üzere gazetenin başyazarlığını ve haftanın belli günlerinde de incelemeler yazmasmı önerdi. O da kabul etti. Başyazılar imzasız olacaktı.
1908’de Arnavut milisler dağa çıkmışlar, Kanun-i Esasi için harekete geçmişlerdi. Olayların derinine inememiş olanlar, bu durumu Abdülhamid’e karşı sanırlar. Oysa bu görüş yanlıştır. 1908’de dağa çıkan Arnavut milisler, Abdülhamid Il’ye karşı değillerdi. Bunlar Batı’lı emperyalistlerin Balkanlarda özel bir jandarma teşkilâtı kurma planını önlemek isteğinde idiler. Bunu da Kanun-i Esasî’nin yeniden yürürlüğe konulmasıyle sağlayacakları kanısında idiler. Bunu da Kanun-ı Esasî’nin yeniden yürürlüğe konulmasıyle sağlayacakları kanısında idiler. Bu husus, dağa çıkan Arnavut milislerin Abdülhamid e çektikleri kendisine bağlılık telgrafıyle sabittir.
Mehmed Reşid Şahingiray çeteci değil babanız gibi İttihatçı idi.
Babam 1915’te Lice kaymakamı iken Teşkilât-ı Mahsusa’nın Şahin Giray çetesi tarafından düzenlenen bir suikastle öldürülmüştür. Babama on bir kurşun isabet etmiş. Lice-Hani yolunda vurulmuş ve oraya gömülmüştür. Kadirşinas Liceli Selim ve Mahfuz beyler tarafından babamın mezarı yapılmış, halen bu mezar Turba-i gaymagam (Kaymakam Türbesi) adiyle anılmakta ve ziyaret edilmektedir. Bu vesile ile Selim ve Mahfuz beyleri rahmetle anarım. Nur içinde yatsınlar.
362 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.