Birinden geçmiş bir olayın ayrıntılarını hatırlamasını istediğinizde, o kişi hafızasını tarayıp soruyu cevaplamaya çalışırken çoğunlukla gözlerini başka yöne çevirir hatta kapatır. İsterseniz siz de bir deneyin. Gidip bir arkadaşınıza dün akşam yemekte ne yediğini sorun ve cevap verirken gözlerine dikkat edin. Büyük bir ihtimalle cevap gelmeden önce arkadaşınız gözlerini sizden başka yöne çevirecektir. Gözleri başka yöne çevirme eğilimi gerçekten de anıları daha iyi hatırlamakla bağlantılandırılır.
Şunu da belirtmek gerekir ki bu erişilirlik, bilgi ararken teknolojiye ulaşma kolaylığından ibaret değil, aynı zamanda artık teknolojinin de bize ulaşabilmesini sağlayan güçlü bir araç.
Yapılan birçok araştırmada Amerikalı yetişkin ve ergenlerin uyanık oldukları saatlerde günde 150 kez ya da her altı-yedi dakikada bir telefonlarını kontrol ettikleri görüldü. İngiltere'de yapılan benzer araştırmalarda yetişkinlerin yarısından çoğunun ve ergenlik çağındakilerin üçte ikisinin telefonlarına bakmadan bir saat bile geçiremedikleri ortaya çıktı. ABD'deki her dört akıllı telefon kullanıcısından üçü telefonlarını hemen ellerinin altında bulamazlarsa paniğe kapılıyor, yarısı sabah uyanır uyanmaz ilk iş telefonlarına bakıyor, her üç kişiden biri tuvaletteyken telefonuyla meşgul oluyor ve her on kullanıcıdan üçü başkalarıyla yemek sofrasındayken telefonuna bakıyor.
Uykusuzluğun insanları nasıl etkilediğini daha yakından incelemeden önce, uyku sırasında neler olduğuna ve hangi mekanizmaların bunlardan sorumlu olduğuna bakalım. İyi dinlenen insanlarda uyku sürecinin belirgin bir örüntüsü olduğunu gösteren sayısız kanıt var.
Gündüzleri, güneş ışığı nedeniyle kısa mavi dalga boyundaki ışığa daha çok maruz
dünyadaki görüntüler, sesler ve kokular öylece beynimize doluşuvermez. daha ziyade, içeriye doğru bilgi akışı da tıpkı eylemlerimiz gibi, hedeflerimize göre kesilip biçilerek şekil alır ve bunun sonucunda algılarımız gerçekliğin bire bir kendisi değil yorumlanmış hali olur. dikkat etmeye karar verdiğiniz o çiçekler size, gözardı etmeyi seçtiğiniz çiçeklerden daha kırmızı görünür, daha güzel kokar. dolayısıyla hedefler döngünün her iki tarafını, yani hem algıyı hem de eylemi etkiler.
Teknolojiyle ilişkimiz bazı "bozuklukların" doğmasına yol açtı: örneğin hayalet titreşim sendromu, bir şeyler kaçırma korkusu ve nomofobi (cep telefonu iletişiminin kesilme korkusu). Bu takıntıların hepsinin de merkezinde sürekli internete bağlı kalma ihtiyacı var. Hayalet titreşimler ilginç bir fenomen. Sadece on yıl öncesine kadar, cebinizin civarında kıpırdanma gibi bir şey hissetseniz, o noktayı kaşıyarak rahatlatmaktan başka bir şey düşünmezdiniz. Bugün ise aynı sinirsel faaliyet bize telefonumuzu yoklamamız gerektiğini düşündürüyor. Üstelik bunu, yanımızda telefon taşımazken bile yaşayabiliyor, telefonumuzdan bir titreşim geldiğini, yani bize bir bildirim ya da mesaj geldiğini sanıyoruz.
Sayfa 167 - Dikkatimizin Sürekli Kaymasının EtkisiKitabı okudu
INSAN BEYNİNİN çevremizdeki coşkun bilgi nehrinde ustalıkla yolunu bulduğuna inanıyoruz. Fakat yine de oldukça basit hedeflere ulaşmaya çalışırken sık sık zorlanıyoruz.