Tarih bize birçok kez göstermiştir ki geçmişte devlet kurup kendi inanç ve bayrakları altında özgürce yaşayan halkların esaret altına alınıp bağımsızlık taleplerinden vazgeçirilmeleri hiç de kolay değildir.
Adem abinin her eseri sizi Alemi İslamda seyahat ettiriyor hepsi alınmalı. Çok insan tanıyor tanınan insanları dava adamlarını kitapta bulabiliyorsunuz.
Beni en çok şaşırtan şey ise Gazze'ye yardım taşımak isteyen insanlara son derece kaba davranan Mısırlı polislerin namaz vakti gelince bizimle birlikte Ariş Limanı'nın mescidinde saf tutmalarıydı. Zulüm ve namaz aynı anda bir Müslüman'a hiç yakışmıyordu.
Gazze'ye girer girmez aklıma Üstad Necip Fazıl'ın, "Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, Ey kahpe rüzgâr artık ne yönden esersen es" mısraları geldi.
Bir umut, bir hayal, bir düş gerçek oldu.
Arap Gazeteci Eymen Halid'in de dediği gibi Filistin'e Özgürlük Konvoyu uzun zamandır kaybedilen umut ve inancı herkese tekrar kazandırdı Bu konvoy şimdiden tarihe geçmiştir ve gelecekte Filistin'in tarihini yazacak tarihçiler bu konvoydan övgüyle bahsedeceklerdir"
Kendimi tüm çıkışları kapalı karanlık bir mağaradaymış gibi hissediyordum. Tek umudum, aydınlığım duaydı. Bu karanlık mağaradan ancak duam kabul olursa çıkabilirdim.
Tahran'da gezerken bir İslam devletinde değil; Batılılaşma yönünde ilerleyen bir şehirde gezindiğim hissine kapıldım. Sokaklar Coca Cola afişleriyle doluydu. Türkiye'de bazı kesimler tarafından propagandası yapılan Iran'la gerçek İran arasında çok büyük bir fark vardı. Genç İranlılarla sohbet ettikçe bu farkı daha iyi görüyor, hep rejimle ilgili şikâyetler dinliyordum. Iran'da Islam devleti adına yapılan, fakat İslam'ın ruhuyla hiçbir alakası olmayan uygulamalar gençleri İslam'dan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramamıştı.