Kâtilleri ikiye ayırıyordum: Aktif kâtiller, pasif kâtiller. Görmesi gerekirken görmeyen, işitmesi gerekirken işitmeyen- ler de bir tür kâtil değil miydi? Vicdanının kanayan yarasını gidermek amacıyla, kalbinin gözünü ve ku- lağını açarak, mazlumlara derman üretmesi gerekir- ken, onu kalın perdeler altına gizleyenler de kâtil değil miydi?