Adil bey, eserinin başında “…bir elinde kılıç, bir elinde meşale taşıyan bir ihtilalci idim.” demiştir. Halkın ilim irfan seviyesini yükseltmek için kılıç ve ihtilalcilik yerine meşale taşımaktan söz etmiştir.
Fransız askerî tarihçisi Larcher “Cihan Harbinde Türk Harbi” adlı eserinde Yedisu isyanı için Pantürkizmin “Çok muvaffak olmuş cesur bir denemesidir. Jön Türklerin emeli, İttihad-ı İslâm bayrağı altında Pantürkizm yapmaktı.” der.
Subhiye Hanım’ın ağabeyisi sözlükçü Baha Toven’dir. Beethoven’i çok sevdiği için “Toven” soyadını almış, ad ve soyadının “Beethoven”i çağrıştırmasını istemiştir.
Aranızda hatıra kitaplarının sıkıcı olduğunu düşünenler olabilir. Ben de Asya'da Beş Türk kitabını okuyana kadar öyle düşünüyordum. Ama kitabın sahibi anılarını çok akıcı bir şekilde anlatmış. Peki kitabın bu kadar okunası yanı ne diye sorarsanız, Osmanlının son demlerinde Turancılık akımından etkilenen beş arkadaşın Asya’ya olan yolculukları. Amaçları Asya’da bulunan kardeş halkları uyandırmak, Çin ve Rus zulmü altındaki Türklere yardım etmek. Bu amacı öyle benimsemişler ki Kırgızların Ruslara karşı başlattığı ve tarihe geçen Yedisu isyanını yönetiyorlar. Tabi memleketlerinden Türkistan’a uzanan yolculuklarında ne badireler anlatıyorlar, hangi İngilizleri kandırıyorlar öğrenmek istiyorsanız kitabı okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca Adil Hikmet Bey ve diğer dört arkadaşının yaşadığı bu anıları Yusuf Gedikli günümüz Türkçesine aktarmış ve Ötüken Neşriyat basmış. Ben de bu kitabı tarihçinin önerisi üzerine okudum. Size de iyi okumalar.
Asya'da Beş TürkAdil Hikmet Bey · Ötüken Neşriyat · 1998129 okunma
Ne yazık ki bitiremediğim bir kitap oldu. Hatıra ile roman arasında gidip gelen bir tür ancak ne hatıra olabilmiş ne de roman. Zira bir roman nazarıyla okumaya kalksak üslup oldukça tekdüze. Olaylar farklı farklı olsa da sanki hep aynı sayfaları ve aynı şeyleri okuyormuş gibi bir hisse kapıldım. Hatıra gözüyle okumaya çalışsak bu defa da hatıralardaki ciddi, gerçekçi ama samimi üslubu bulamıyoruz. Adil Hikmet Bey anlatımda zaman zaman Evliya Çelebi'nin abartılı üslubuna öykünmüş gibi hissettim. Ama bu eserden benim beklentim daha ciddi bir anlatıma sahip olmasıydı. Belki de bu nedenle hayal kırıklığına uğradım. Ayrıca çok fazla gereksiz detaya yer verildigini de düşünüyorum. Kitaptan kopmama sebep olan en önemli mesele ise şu oldu: Olaylar 1.Dünya Savaşı yıllarında ve devamında geçiyor ancak yazarın hatıralarını yayınlaması Cumhuriyetin ilanından ve Halifeliğin kaldırılmasından sonra gerçekleşiyor. Ve bu sebeple de yazar hatıralarını anlatırken Halife ve Hilafet hakkında ileri geri konuşuyor çünkü Halifelik kaldırılmış durumda. O sayfalarda dipnotta da bu duruma açıklama getirilmiş. "Halifenin memleketinden giden birinin o dönemde Halife hakkında bu kadar sert konuşmasının mümkün olmadığı"na dair. Kısacası kendini kahraman olarak niteleyen birinin devir değiştiği zaman ağız değiştirmesi benim hoşuma gitmedi ve beni eserin samimiyetinden şüpheye düşürdü. Bu durum yukarıda saydığım diğer nedenlerle de birleşince kitabı yarım bırakmam kaçınılmaz hale geldi.
Asya'da Beş TürkAdil Hikmet Bey · Ötüken Neşriyat · 1998129 okunma
Öncelikle esenlikler,
Bir hatırat kitabı olan Asya'da Beş Türk kitabında Adil Hikmet Bey ve arkadaşlarının yürüyerek ve hayvanlarla ingiliz ajanları arasında geçen zorlu yolculuğunu anlatıyor.
Bu yolculukta Asya' da yaşayan insanlar hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu konuda
benim en çok dikkatimi çeken şey Asya'da yaşayan Türklerin, soydaşlarına özellikle de İstanbul Türklerine karşı besledikleri sevgi ve saygı oldu. Bu sevgi ve saygıdan dolayı ise gösterdikleri misafirperverlik...
Osmanlı Alfabesinden bu eseri bize akataran Dr. Yusuf Gedikli'nin notları ise eserin anlaşılmasını daha da kolaylaştırıyor.
Ve son olarak bu eserden haberdar olmanı sağlayan ve okumama aracı olan
Kitap Şuuru na çok teşekkür ederim...
Emeği geçen herkese teşekkürler...
Asya'da Beş TürkAdil Hikmet Bey · Ötüken Neşriyat · 1998129 okunma
Bu içli arkadaşa ne diyebilirdim? Dünyada öyle sevgiler var ki bunlardan birisini tercih etmek mümkün olmuyor. Aile, vatan ve millet sevgilerinden birisini ayırmak, diğerlerini atmak kabil değildir.
Ortada Mustafa Kemal ismi dolaşıyordu.Ben Mustafa Kemal'i eskiden beri eserleriyle tanıyordum. Çok iyi bildiğim Trablusgarb'da onun Italyanlarla nasıl harbettiğini unutmamıştım. Anadolu sağlam bir rehber bulmuştu. Bu rehber mağlup olmayı hazmedemezdi. Anafartalardaki müdafaasını ajanslardan Ingiliz gazetelerinden öğrenmiştim. Yine aynı menbalardan öğrendiğime nazaran Mustafa Kemal Bitlis havalisinde, Suriye cephesinde ordu kumandanlığı etmişti
Memleketi çok iyi öğrenmiş olan bu zatın cephelerde muvaffak olduğu Şanghay'da bile şayi' olmuştu. Demek ki Anadolu'nun rehberi yüksek bir askerdi. O tuttuğu hesaplara güvenmese Ingilizlere, yunana ve sultana karşı harbe kalkmazdı. Ben bu hadiselere karşı artık tereddüt edemezdim. Harikalar yaratan memleketime bir an evvel dönmek, memleketi müdafaa eden kahramanlar arasına sıkışmak ateşi beni kavuruyordu.
Ne kadar müteellim (elemli) de olsam vatanıma dönmeli idim. Elbette bir Türk çocuğu çıkar da memlekete yeni bir hayat vermeye kalkar ve umumi bir ayaklanmanın başına geçerdi. Bu mevhum Türk çocuğunun göstereceği istikamette yürümeli idik.