Osmanli tebaasınin hukuki olarak eşit olması ve devlet kurumlarında eşit bir şekilde istihdam edilme hakkına sahip olmasi- halen tartisilmaktaydi
Tuna gibi Hristiyanların çoğunlukta olduğu bir vilayette bir "Türk" önyargısi halen cariydi zira merkezi yönetim tarafından daha fazla türk yetkili doğrudan vilayete atanmaktaydi
Vilayet seçim kanununa gelince tebaa kendi seçimini yapamıyordu
Bulgar ulusalciligin yükselişini çıkaracaktır
1840 kanùn-i ceraim (ceza kanunu) yürürlüğe kondu
"Kimsenin yargılanmadan aleni yada gizli şekilde zehirlenerek veya başka bir şekilde öldürülmesini emredemez "ifadesi
"Hükümdar herhangi bir şahsin mallarına ya da mülkiyetine el koyamaz ,"ilkesi zikredildi
Ölüm cezasıyla sonuçlanan bütün yargılamaların Meclisi-Ali tarafından gözden geçirelecegini , ancak Sultan'ın imzasıyla gerçekleştirebileceği tespit ediliyordu
Bu kurum ve kanun Tanzimat Fermanı imzalanmasınin 6 ay sonra ortaya çıktı
1856 Paris antlaşması Reşid ve Ali paşa diplomatik gayretleri sayesinde imparatorluk "Avrupa uyumunun resmi olarak bir parçası olma saadedinde " gayrimüslim komşularıyla olan ilişkisinde şer'i hukuk Uygulmaktan vazgececekti.
Sultan Divan-i humayuna başkanlık etti
Mebus Sultan'ın dış politikasini eleştirince
Meclisi ilga edeceğini ve II.Mahmud yaptığı gibi otokratik bir yöntem ile sergileyeceği o ifade etti 1878 de II.Abdulhamid ile
Ilga etmeden iki gün önce reformlardan vazgeçmediğini yöntemlerini beğenmediğini anlatmıştı
Fransız kanunları temel alan arazi ve ceza kanunu (1858) ticaret kanunu (1861) Denizcilik kanunu (1863) tescillendi