Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmed Güner Sayar

Ahmed Güner SayarSahhaf Raif Yelkenci yazarı
Yazar
8.3/10
39 Kişi
146
Okunma
20
Beğeni
2.573
Görüntülenme

Ahmed Güner Sayar Gönderileri

Ahmed Güner Sayar kitaplarını, Ahmed Güner Sayar sözleri ve alıntılarını, Ahmed Güner Sayar yazarlarını, Ahmed Güner Sayar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
A. Süheyl Ünver: “Atatürk, Milli Mücadele’de nasıl muvaffak olduysa, ben de Türk kültür hayatımız için aynı şeyi tatbik ediyorum: Disiplin.”
Sayfa 214
A. Süheyl Ünver: “Dünyada her şey boş. Buna kendisini kandırmamış biri olarak inanıyorum. Yalnız bir şey boş değil, o da çalışmak.”
Sayfa 146
Reklam
"Geçtim diyâr-ı yârdan ol yâre baktım ağladım, Solmuş, sararmış gülleri, gülzâre baktım ağladım" İbnülemin Mahmud Kemâl İnal
Necâti Bey'in dükkânı, Nureddin Efendi'nin karşısındaydı. İçi, silme eski yazı kitap dolu bu dükkânda, eski yazı kitaplar için istediği fiyatlar cidden komikti. Bir gün, ondan Hammer'in eski yazı Devlet-i Osmaniye Tarihi'nin ilk sekiz cildini aldım. İstediği fiyatın düşüklüğü karşısında, cidden 'alay mı ediyor?' diye düşündüm. Ama bu, onun gerçek tavrı idi. Necâti Bey'i anlatacak söz bulamıyorum. Ufkumuzdan ani bir ölümle çekilmesi ile dilhûn olduğumu söylemeliyim. Hayreddin Karaman'ın anılarında Necati Alpas: "...İnsaflı, merhametli, ucuzcu, vefâkâr bir insandı. Bana yarayacağını sandığı bir kitap gelirse onu bir süre saklar, ben uğrayınca gösterir, almazsam vitrine koyardı.” Dursun Gürlek'i zikrediyorum: "...Necati Bey için para o kadar önemli değildi. Kitaptan anlayan müşteriyi, o da gözünden anlar[dı]; çok ucuza hayli kitap aldığım Necâti Bey'in bu asil hareketine defâlarca şâhit oldum.”
Sevecen ve derviş-meşrep tavrıyla Nureddin Eren'i pek sevdim. Bir baba sıcaklığıyla dükkânında yaptığı sohbetlerin keyif ve mânevî hazzını hâlâ unutamıyorum Dükkânına astığı "Men Küntü Mevlâhu fe Aliyyü'n-Mevlâhu" yazılı levhanın altında pek ruhlu konuşurdu. Dükkânı, bir alışveriş yeri mi yoksa minik bir tasavvuf meclisi miydi, bunu pek anlayamazdım. Şu dörtlüğü ondan işittim: "Melâmet sırrına iren geçmez mi gavgâdan Temaşâ-yı cemâl lâzım, ne hâsıl kuru daʼvâdan Hüve'l-Evvelü ve'l-Ahıru ve'z-Zahiru ve'l-Bâtın Hemân bir zât-ı mutlaktır görünen bu merâyâdan" Nureddin Efendi, Hırka-yı Şerif'e yakın otururdu. Bizim dededen kalma fakirhâne de o civardaydı. Benim yetişme çağında kaybettiğim dedemi tanıması, aramızda rûhî bir köprü olmuştu. Bana, dedemin mensûbu bulunduğu tasavvuf silkini, hele Bâyezit Kütüphânesi müdürü allâme, insan-ı kâmil İsmail Saib [Sencer] Efendi'ye olan rûhî yakınlığını anlatır ve "Onlar pîrdaştı" derdi. Anlattıklarını şaşkınlıkla dinlerdim. Artık, Çarşı'da ailemi bilen birinin beni sahiplenmesinin sıcaklığını yaşıyordum.
"İçimde sönmeyen aşkınla mestim yâ Resulallah Nazar etmem cihâna meyli kestim yâ Resulallah Perîşân Ekrem'in hâli meded kıl zâhir ü bâtın Bırakma her iki âlemde destim yâ Resulallah" Ekrem Karadeniz
Reklam
Muzaffer Ozak, Çarşı esnafı arasında Sahhaflar Şeyhi olarak anılırdı. Tosun Bayraktaroğlu'nun anılarının aydınlığında Hacı Muzaffer Efendi ve dükkânını izleyelim. "...Rızkını Bayezid sahhaflarındaki ufacık kitap dükkânından alırdı. Dükkân ufaktı amma hemen girişte, sol köşede Efendim'in masası bulunduğu ilk kat, hele üst kattaki depo tıklım tıklım kitap doluydu. Pek çoğu nadir, dinî kitaplar. Öyle, mevzuu, ismi vs. ile tanzim edilmiş değil, burada bir yığın, amma birisi gelip Efendi'den bir kitap istediği zaman var ise, var olduğunu bilir, hemencecik o yığınların içinden kitabı bulurdu. Allahu âlem, belki de kitapların hepsini okumuştur. Hoş bu mesleğin tahsili, üniversitede doktor olmakla olmaz."
S. Çataltepe'nin tanıklığında Hacı Muzaffer Efendi: "...Muzaffer Ozak, heybetli görünüşü, efendiliği ve ağırbaşlılığıyla Çarşı'nın unutulmazlarındandı. Kitap almak isteyenlere her zaman sıcak davrandığı gibi fiyatları dâima Çarşı ortalamasının bir hayli altında olmuştur. Özellikle, üniversite öğrencilerine büyük kolaylık sağlamıştır. Parası yetişmeyenlere taksitle kitap verdiği gibi, son taksitleri bâzen almazdı.”
"...Benim tanıdığım ve kendisinden çok şey öğrendiğim sahhaf Nizameddin Aktuç'tur... Her kitabın müşterisini bilir ve ihtiyaç sahiplerine aradığı kitabı bulur ve saklardı; başkası o kitaba iki misli fiyat da ödese satmazdı.” Erol Şadi Erdinç
Bir defasında bana, dayım dediği Bahariye Mevlevihane'si Şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede'nin bir gazelini okumuştu. Yıllar sonra bu gazeli, bir dostumun şiir defterinde buldum ve rahmetli Nizâmeddin Bey'i hatırladım. Fahreddin Dede'nin, 'Vermezler' redifli bu enfes gazelini, Nizâmeddin Bey'e rahmete vesile olması dileğiyle bu çalışmamıza derc ediyorum: “Serîr-i bezm-gâh-ı fakrı her bir câna vermezler Değil her cânâ yâhû belki cânâna vermezler Efendi umma sen âb-ı hayât-ı bâdeden hisse Anı insâna tahsîs etdiler hayvâna vermezler Kadem rencîde kılma zahmet etme zâhidâ zîrâ Sımât-ı bezm-i 'irfânı kuru 'unvâna vermezler Gidip beyhûde bâr olma miyân-ı cur'a-nûşâna Bu 'işretgâh-ı ma'nâda sana peymâne vermezler Vücûdun hâk-i hırmen etmeyince seng-i gam Fahrî Hakîkat hırmeninden kimseye bir dâne vermezler.”
Sayfa 40
400 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.