Ahmet Akbulut

Ahmet AkbulutSahabe Dönemi İktidar Kavgası author
Author
8.7/10
103 People
401
Reads
24
Likes
4,791
Views

Newest Ahmet Akbulut Quotes

You can find Newest Ahmet Akbulut quotes, newest Ahmet Akbulut book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Gurabi, ayetler arasında karşıt görünen iki kutbu şöyle uzlaştırmaktadır: "Kur'an ayetleri; insanın, sorumluluğu oranında hür olduğuna, insanı beşeri sınırlardan çıkaracak mutlak bir hürriyeti olmadığına ve insandan sorumluluğu kaldıracak bir cebrin olmadığına delalet eder. "
Örneğin Gurabi, "Kur'an' da bazı ayetlerin cebre ve bazı ayetlerin de hürriyete delalet ettiğini. "318 ileri sürmektedir. Hüseyin Atay da aynı görüşe katılarak, "İnsana tam sorumluluğu yükleyen ayetler olduğu gibi, her şeyi Allah'ın yaptığını bil _ diren ayetler de vardır."319 demektedir.
Reklam
Kur'an-ı Kerim'de hidayete yani doğru yola ulaşmanın insanın elinde297 olduğunu belirten ayetler olduğu gibi, Allah'ın da hidayete ulaştırdığını, 298 insanların da doğru yolu gösterebileceğini, 299 kitapların da hidayeti gösterdiğini,300 bildiren ayetler bulunmaktadır. Bunun yanında, sapıklığın insanın elinde olduğunu belirten301 ayetler olduğu gibi, Allah'ın saptırdığını bildiren ayetler302 ve insanların, cinlerin, putların, şeytanların da saptırdığını belirten ayetler303 vardır. Ayrıca, Allah'ın insanları davranışlarına göre hidayete ulaştırdığını304 veya sapıklığa düşürdüğünü305 bildiren ayetler de Kur'an'da geçmektedir. Söz konusu ayetleri, doğruyu ancak Allah'ın göstereceğini,306 Allah'ın doğruyu göstermekle, peygamber göndermekle insanlara iyilikte bulunduğunu307 ve peygamber gönde􀻎eden hiçbir kimseye azap etmeyeceğini308 açıklayan ayetlerin ışığında düşünmek durumundayız.
Bu konuda İkbal şöyle demektedir: "Aslında kader, imkanları hala belli olmayan zamandan ibarettir. Başka bir deyişle kader, sebep netice kuralları içinde bulunmayan zamandır. "284 "Kader, bir şeyin kendi içinde var olan güç, onun yaratılışının derinliklerinde saklı bulunan ve gerçekleştirilebilecek olan imkanlardır. "
İnsan davranışları ile Allah'ın ilmi arasında ilişki kuran alimler de olmuştur: Mu'tezileden Muhammed ibn Nu'man, insan sorumluluğunu şöyle izah etmektedir: "Allah, ancak takdir ve irade ettiği şeyi bilir. Takdirden önce bir şeyi bilmesi imkansızdır. Eğer kulların fiillerini bilmiş olsaydı, onları imtihan etmesi ve denemesi imkansız olurdu."281 Bu durumda da ilim-irade tartışması söz konusu olmaktadır.
Allah'ın, sonucundan insanın sorumlu olduğu davranışları önceden bilmesi insanın özgürlüğüne; bilmemesi ise Allah'ın ilmine zarar vermektedir. Bu ikilem henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Allah'ın ilminin cebri gerektirmediğini söylemek, problemi çözememektedir. Bilinen bilindiği şekilde mi gerçekleşecek? Yoksa değişecek mi? Ya da bilinen üzerinde etkisi olmayan bir bilginin, faydası ne olmaktadır? Bilinen üzerinde etkisi olmayan ilmin bilinmesi ile bilinmemesi arasında ne fark vardır? Kaldı ki, Allah'ın ilmine zarar gelmesin diye, İslam'ın temeli olan insan sorumluluğunu tartışmalı duruma getirmenin anlamı nedir? Sorumlu olmakta diğer varlıklardan ayrılan insanın, Allah'ın ilminde de sorumlu olduğu fiillerinde istisna olmasının sakıncasının daha az olacağı düşünülemez mi? Kuşkusuz insanın böyle bir varlık olmasını da Allah istemiştir.
Reklam
Kader, lügatte 'ölçme',217 'güç yetirme',218 'kaza ve hüküm',219 'kudret',220 'ölçerek, takdir ederek tayin',221 'rızkı daraltma',222 'her şeyin olduğu gibi kılınması'223 gibi anlamlara gelmektedir.
Hulefa-i Raşidin döneminde ortaya çıkan siyasi çekişme ve çatışmaların, özellikle Hz. Osman'ın katledilmesi, Cemel ve Sıffin Savaşı gibi önemli siyasi olaylar karşısında Müslüman zihnin söz konusu korkunç olayların sebeplerini değerlendirememesinin de payı vardır. Bu açmazlar karşısında olumsuz olayların faturasını kadere kesmek Müslüman kitleleri sakinleştirmekteydi. Doğrusu "Kader" olarak isimlendirilen sanal evde zalim ile mazlum birlikte yaşayabiliyordu. Çünkü zalim zulmünün gerekçesini, mazlum da aczinin gerekçesini kadere yükleyebiliyordu. Bu ortak payda yani kader algısı, Müslüman zihnini adeta uyuşturmuştur.
Karşı görüşte olanları susturmanın en kestirme yolu, kendi mezhebinin görüşünü Hz. Peygamber'e ifade ettirmek idi. Kaderiyeye kızanlar, "Kaderiye, bu ümmetin Mecusileridir."201 hadisini piyasaya sürdüler. Maturid1 ve Nesefı gibi büyük kelamcıların dahi bu rivayeti hadis olarak kullandıklarını belirten Yazıcıoğlu, "Bu ve buna benzer hadislerin, mezheplerin birbirlerini itham etmeleri için ortaya atılmış olmaları kuvvetle muhtemeldir."202 demektedir. "Ümmetimde kaderi yalanlayan topluluklar olacaktır."203 " . . . Nübüvvetten sonra küfrün anahtarı, ancak kaderi yalanlamaktır. "204 gibi rivayetler de Kaderiye mezhebine karşı o1.anlarca üretilmiş olması mümkündür.
Hadis perdesi altında genel ve özel mazeretler üretilerek, faillerin sorumlulukları ortadan kaldırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunların tartışma konusu olmaması için de Hz. Peygamber'e isnad edilmesi lazımdı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.