1957 yılında Kırşehir'de doğdu. İlk ve orta okulu Kırıkkale'de, lise tahsilini Ankara'da, yüksek öğrenimini ise İstanbul'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünden mezun oldu. 1981 yılı sonunda Bulvar Gazetesi'nde gece muhabiri olarak basın hayatına atıldı. 1986 yılına kadar bu gazetede muhabir ve redaktör olarak çalıştı. Daha sonra sırayla Yeni Haber, Günaydın, Gazete, Güneş, Yeni Şafak, Son Havadis, Yeni Sayfa ve Akşam gazetelerinde redaktör ve köşe yazarı olarak mesleğini sürdürdü. 1991 yılında Çağrışım adlı bir aylık dergi çıkardı. 1993 yılında TGRT'de haftalık yorumlar yaptı. Ertesi yıl Kanal 7 Televizyonu'nun kuruluşunda Haber Müdürü ve programcı olarak yer aldı. 12 Haziran 1995 yılında medya eleştirisi yapan ilk televizyon programı olan Dördüncü Kuvvet Medya'yı, haftalık olarak hazırlayıp sunmaya başladı. Dördüncü Kuvvet Medya ilk yılında Radyo-Televizyon Gazetecileri Derneği'nin Cengiz Polatkan ödülünü aldı. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından En İyi Televizyon Programı seçildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın basın danışmanlığını yaptı. 31 Ağustos 2008 itibarıyla kamudaki görevi sona erdi. Akşam Gazetesi'nde köşe yazarlığına başladı. Bir yıl aktif gazetecilikten uzaklaşarak, bir holdingde Medya Direktörü olarak çalıştı. TV dizi film senaryoları yazdı. Evli ve 4 çocuk babası.
Tur Şiiri
Görmüyorsan yürek yangınımı
Sinaya git
Musa şahit
Tur’a sor
Tecellisi aşkın ne imiş gör
Nedir sevda?
Ne süveyda?
Nur’a sor
Öptüğüm ölümümdü gözlerinde
Azrail’e
İsrafil’e
Sur’a sor
Yeter kanıt değilse şayet sana
Mahşeri bekle
Bir melekle,
Huzur’a sor
Görmüyorsan yürek yangınımı
Sinaya git
Musa şahit
Tur’a sor
Tecellisi aşkın ne imiş gör
Nedir sevda?
Ne süveyda?
Nur’a sor
Öptüğüm ölümümdü gözlerinde
Azrail’e
İsrafil’e
Sur’a sor
Yeter kanıt değilse şayet sana
Mahşeri bekle
Bir melekle,
Huzur’a sor
Ölümüne masum doğan kız, üzülme
Saman sarısı kıvırcık saçların için
Hiç uzamadılar biliyorum, uzayamadılar
Gökten bombalar yağıyordu doğduğun gece
Alevler iniyordu
İplik iplik, huzme huzme
...
Ahmet Tezcan, Kâfirûn'da 1960'lı yılların Kırşehir'inden esaslı bir Türkiye portresi çıkarıyor. Bütün şaşırtıcılıklarına rağmen gerçekliğinden bir an bile şüphe duyulmayan karakterleri, isteseniz de kitabı elden bıraktırmayan bir olay örgüsü ve dikkat çekici bir dil ustalığıyla bir araya getiriyor. Kâfirûn, acıların, yoksunlukların ve
Kâfirun ve Sarı ile darbeler dönemine İç Anadolu
bozkırından ışık tutan Ahmet Tezcan uzun bir aradan
sonra çarpıcı bir şehir romanı ile Mezopotamya ve
Mardin’in büyülü dünyasının kapılarını aralıyor.
Abbara; Houston, Matera, Mardin üçgeninde umutsuz
bir arayışın, hayâl ile hakikat arasında sürprizlerle dolu masalsı öyküsü. Şehir ve insanın; ihanetler, yalanlar
ve zulümler karşısında, aşka, dostluğa ve umuda
sarılarak sonsuza ulaşma çabası..
ᴴᵉʳ ᶦⁿˢᵃⁿ ᵇᶦʳ ᵃᵇᵇᵃʳᵃᵈᶦʳ, ʰᵉʳ ᵃᵇᵇᵃʳᵃ ᵇᶦʳ ᵘᵐᵘᵗ!
Oysa ben; hayatıma yabancı bu şehirde, yerin metrelerce altında, umarsız yarasaların nemli kaya çentiğine tutunup baş aşağı uyuduğu soğuk, ıslak, küf karanlık su kanalında, bana dair bir iz bulmak ümidiyle, pili bitti bitecek el fenerinin sarı, titrek ışığında sürüklenen gölgeydim. Işık ve gölgeler şehri Mardin’de, ışıkla buluşmayı arzulayan siyah bir leke...
Abbarayi okurken doğduğum toprakların güzelliğine bir kez daha hayran kaldım eskiden umutlar ,sevinçler ,bekleyişler ,aşklar yaşanırdı abbaralarda tarihe, insanca yaşamanın verdiği huzura her telden insanın birlikte uyguladığı politikaya, kardesliğe umuda el salladım sokaklarda geçerken Bahe 'nin yüreğinde sevince merhaba dedim yaşadım bizzat o acıyı bekleyişi umudu Matera 'ya benzetilen Mardin'in hazin öyküsünü yaşadım belirsizliklerin insan ruhundaki merakına şahit oldum ve yüreğime su serpen en güzel sözüyle kitabı ugurladim Mezopotamya nin aklı Midyat kalbî ruhu Haspsinas'tir