Karşınızdakini çok iyi dinleyin. Çünkü…
Bir zamanlar uzaklarda bir ülkede çok yakışıklı bir prens yaşarmış. Prens daha küçükken ülkedeki kötü kalpli cadının lanetine uğramış ve üzerindeki bu lanet yüzünden her yıl sadece bir kelime konuşabiliyormuş.
Mesela iki kelime söyleyeceği zaman iki yıl boyunca susuyor, böylece ertesi yıl da iki kelime
“Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”
“Efendim sizinle çok konferansa gittik ve ben tüm bunları arka sıralardan dinledim, bu yüzden sizin şimdiki konferansta neler anlatacağınızı âdeta ezberledim diyebilirim” der.
Bunun üzerine Einstein gülümseyerek muzip teklifini yapar:
“Öyleyse bu gideceğimiz yerde konuşmayı sen yap. İlk defa gittiğimizden beni tanıyan çıkmayacaktır. Bu kez ben senin konuşmanı arka sıralardan dinleyeyim, bakalım söylediklerin doğru mu?”
Einstein şoförüyle birlikte planını uygulamaya koyar. Şoför gerçekten de başarılı bir konuşma yapar. Konferansın sonunda sorular sorulur ve şoför hepsini doğru şekilde yanıtlar. Tam yerine oturacağı esnada son soru gelir. Bugüne dek konferanslarda sorulmayan bir sorudur bu. Ancak şoför kıvrak zekâsını kullanarak “Bu konferansın ardından bu derece basit bir soru sormanızı yadırgadım” der, “Ancak her sorunun yine de cevaplanması gerekir”. Bu sözlerin sonrasında arka sırada bulunan Einstein’ı işaret ederek “Şimdi size sorunun basitliğini de ispatlayacağım, soru o kadar basit ki buna şoförüm bile yanıt verebilir” der.