Bir felsefe hocası. Fransa'da bir hapishanede felsefe atölyeleri düzenlemesi için gelen teklifi kabul eder.
Aklında felsefenin hapishanede doğduğu hatta Sokrates'in halk mahkemesinde savunmasını yaptığı düşüncesiyle; soygunculardan, katillerden, müptelalardan oluşan bir gruba ilk kez felsefe okulu kurduğunu düşünür. Mahkumlarla her gün Kant'ı, Sokrates'i, Sartre'i, Schopenhauer'ın öğretilerinden örnekler vererek, ahlakı, erdemi, cesareti, aşkı ve ölümü tartışırlar.
Aslında tüm emeli felsefeyi anayurduna geri götürmek, kodese taşımak ve hayatında yeni lezzetlere yer açmak için yola çıkmıştır, ancak sonraları önünü alamadığı bir takım ilişkiler içine girerek ilginç olay ve insanların arasında yer alır.
Zaman zaman felsefecilerin öğretilerine yer vererek mahkumlarla diyaloglara girmesi çok güzel.
İlginç bir kurgu. Sürükleyici...