Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alparslan Babaoğlu

Hocam Mustafa Düzgünman yazarı
Yazar
8.7/10
3 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
294
Görüntülenme

Hakkında

1957 yılında Ankara'da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara ve Erzurum'da tamamladı. Devlet bursuyla gönderildiği İngiltere'deki Elektronik Mühendisliği eğitimini 1979 yılında, aynı dalda yüksek lisans eğitimini 1980 yılında tamamlayarak yurda döndü. Mühendislik hayatını bir kamu kurumunda yönetici olarak sürdürürken 2011 yılında emekliye ayrılarak bu tarihe kadar ancak boş zamanlarını ayırabildiği ebru sanatına zamanının tamamını ayırmaya başlayan Alparslan Babaoğlu, geleneğe bağlı ebru yapımı ve tekniği ile ilgili araştırmalar ve Klasik Türk Sanatları Vakfı’nda ebru eğitmenliği yapmakta olup evli ve iki çocuk babasıdır.
Unvan:
Mühendis, Eğitmen, Yazar
Doğum:
Ankara, Türkiye, 1957

Okurlar

10 okur okudu.
4 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ebrûdaki görünen şu nukûşâta iyi bak Şu’ûnât-ı ilâhîdir sıfatından ayân Hak Nakş-ı sun'un pertevinden Hubb-i Rahman âşikâr Rü’yetullah sırrıdır bu müsemmâdır her varak
Nazar kıldım kâinata baktım mutlak ebrûya, Vech-i yâri âyan gördüm salât ettim bu Rû'ya, Kenz-i mahfî tezâhürü aşk-ı Hüdâ nümayan Ebrû görüp Allah dedim irdim kalbi duyguya. |Mustafa Düzgünman-Ebrûnâme
Reklam
Ebru nedir?
Türk ebrûsunda çiçek, üslûplaştırılarak resmedilir çünkü çiçek ve diğer figürlerin üslûplaştırılması, Türk İslam sanat geleneğinin bir gerçeğidir.
Hatırası ; Ezan okumam muhtelif makamlarda olur ve dinlenirdi. Uğur Derman kardeşimiz o günleri çok iyi bilir. Kendimi methetmek istemem Ramazan geceleri gittiğimiz câmiler dolardı. Hey gidi günler hey.
Necmeddin Efendi’nin tavassutu ile 12 Şubat 1954’te Aziz Mahmûd Hüdâyî’ye türbedâr oldum. Kırk beş lira aylığım vardı. Türbe haraptı, aldığım aylıklarla türbeyi onarmaya muvaffak oldum. Fakat bu süre içinde hâdiseler de eksik olmadı. Türbenin kurşunları çalınır, karakollara giderdim. Vakıflar masraf etmez, ben adam bulur çatıyı yaptırırdım. Çoğu kere masrafları dükkânımızdan karşılardım. Dergâhın aşağı sokağındaki Cennet Efendi türbesine de ben bakardım. Ahşap ve haraptı. Orayı da yaptırdım ama yandaki evde çıkan yangınla 17 Şubat 1961 Ramazanında orası da yandı. Buna çok üzülmüştüm. Türbe yeniden yapılmayınca orayı da açık hazîre olarak tanzîm ettim ve ağaçlandırdım. Beni Türbeler Müdürlüğü’ne “O ticaretle uğraşıyor, ne işi var türbede” diye şikâyet etmişler. O da yetmiyormuş gibi bu insanlar beni huzursuz ediyorlardı. Yine müdürlüğe “Orası ham sofular karargâhı oldu” diyorlarmış. Baskılara dayanamadım, istifa ettim. İçim kan ağlamıştı.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok