Lucas Kiraz'ı o kadar çok seviyordu ki, hoşuna gider diye onu kendisine hediye ettim. Büyük kafesi odasına kadar iterek götürdüm,
Isabelle bunun çok nazik bir davranış olduğunu ve bana yeni bir kuş alacağını söyledi.
Kiraz'dan başka hiçbir kuşu sevemeyeceğimi sanırdım ama Isabelle ile kuşçu dükkanına gittiğimizde, benimkilerin birbirleriyle muhabbet ettiklerini duydum ve hemen onları almak istedim.
Muhabbet kuşları eşleri olmadan yaşayamıyorlar. Birbirlerini çok seviyorlar. lsabelle onlara Kiraz'ınki kadar büyük bir kafes buldu, ben de onlara Lucas ve Lucie isimlerini koydum. Onları alalı fazla olmadı ama şimdiden gelip elime konuyorlar, tıpkı Kiraz'ın anneannemin eline konduğu gibi.
Birden çok büyük bir ağlama isteği duydum, üzgün olduğumdan falan değil, ne bileyim, birden içim taşar gibi oldu. Isabelle'in tatlı tatlı gülümsediğini görüyordum, sonra gözyaşlarımdan dolayı her şey puslandı ve babam beni kucağına aldı. Adeta Lucas kadar küçük ve hafifmişim gibi beni kucağında taşıdı ve usulca küçük kızım, küçük kızım diye tekrar ederek saçlarımı okşadı. Bense hıçkıra hıçkıra ağladım, kendimi durduramamacasına, sanki hayatımda daha önce hiç ağlamamışçasına, sanki tüm gözyaşlarım
tek seferde gözümden boşalmak istermişçesine ağladım.
Anneannemle konuşabiliyordum. Yanımda olup beni avutmasını dilerdim. Ama yanımda olsaydı zaten mutsuz olmazdım ve beni avutmasına da gerek kalmazdı. Çünkü tam da o yanımda olmadığı için üzgünüm.